Ülkemizin her bir köşesi adeta cennetten bir parça. Tabiat harikası görsel güzelliklerin yanı sıra hemen hemen birçok ilimizde bulunan mağaralar ile de ayrı bir güzellik ve görsel şölen insana sunmaktadır. Bu mağaralardan birisi de görülmeye değer Gökgöl Mağarası’dır.

Gökgöl Mağarası Batı Karadeniz’in incisi taşkömürü diyarı Zonguldak şehir merkezine yakın bir noktada bulunmaktadır. Kollarıyla birlikte 3.350 metre toplam uzunluğa sahip Türkiye’nin en uzun onuncu, Zonguldak’ın ise en uzun ikinci mağarasıdır. Mağara içerisindeki ilk araştırmalar 1976 yılında jeolog Temuçin Aygen ile İngiliz mağara araştırıcıları Chris Bauer ve Harvey Lomas tarafından yapılmıştır. 2001 yılında 875 metrelik kısmı turizme açılmış olan Gökgöl Mağarası, 2016 yılında aydınlatma sistemi, tekerlekli sandalye ile ziyarete uygun yürüyüş yolları ve cam köprüler yapılarak bugünkü halini almıştır. Mağara içerisinde yağışlı dönemlerde debisi artan bir yer altı deresi de bulunmaktadır.

İçi damla taş birikimi yönünden son derece zengin olan Gökgöl Mağarası, karbonifer dönemine ait olduğu zannedilmekte ve yaklaşık 350 milyon yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Sıcaklık ve nem oranı fazla değişmediğinden, mikroklima özelliğine sahip olan mağara, yaz mevsiminde dışarıya göre daha serin, kış mevsiminde ise daha sıcaktır. Oluşumu halen devam ettiği içinde yaşayan mağara olarak adlandırılmaktadır. Jeolojik yapı bakımından yörenin jeomorfolojik ve hidrolojik gelişim evrelerini ve özelliklerini içermektedir.

Zonguldak için önemli bir turizm değeri olan Gökgöl Mağarasının girişinden yürüyüş parkuru sonundaki büyük çöküntü salonuna kadar olan bölümleri Fosil giriş, Astım Salonu, Harikalar Salonu ve Mucizeler Salonu gibi adlarla nitelendirilmiştir. Salon isimlerinden de anlaşılacağı üzere mağara içerisinde her türden oluşum mevcuttur. Mağara içinde başka mağaralarda bir arada görülemeyecek sarkıtlar, dikitler, sarkıt ve dikitlerin birleşmesinden meydana gelen sütunların yanı sıra bayrak, perde, akma damla taşları ve dere üzerinde yer alan yoğun makarna sarkıtları, mağara gülleri, mağara iğneleri ile mercan fosiller görülmeye değerdir. Mağaranın, yıl içinde sıcaklık ve nem oranının fazla değişmemesi nedeni ile mikroklima özelliğine sahip olduğunu ifade etmiş idik. Mağara bu özelliğinden dolayı özellikle solunum yolu (astım) hastalarının tedavisinde son derece faydalıdır. Bu yönüyle birçok insan gelip burayı ziyaret etmektedir. Mağara, içindeki birçok oluşumlar ile birlikte mikro klima özelliği de birleşince sağlık turizmi bakımından büyük önem kazanmaktadır.

Türkiye’nin en uzun mağaralarından birisi olan Gökgöl Mağarası, değişik özelliklere sahip birbirinden farklı 4 belirgin kattan meydana gelmektedir. Birinci katı oluşturan ağız kısmı ve çevresi ile Büyük Çöküntü Salonu’nda bulunan damlataşların yer aldığı ikinci kat tamamen fosilleşmiştir. Mağaranın en genç bölümü olan üçüncü ve dördüncü katlarda damlataşlar salonu, yer altı deresi ve aktif küçük kol bulunmaktadır. Yürüyüş yolu üzerinde bulunan ve köprülerle geçilen bu dere, mağaranı aktif ağzından Erçek Deresi’ne dökülmektedir.

Son yıllarda sadece turizm amacıyla değil sağlık içinde oldukça fazla ziyaretçi ağırlayan Gökgöl Mağarası’nın damlataş oluşumları ülkemizdeki doğal mağaraların en güzel örneklerinden birisi olarak gözümüze çarpmaktadır. Özellikle Zonguldak için önemli bir turistik mekân olarak karşımıza çıkan yaşayan Mağara Gökgöl Mağarası görülmeye değer bir değerimizdir. Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Üzülmez mevkiinde bulunan yörenin jeomorfolojik, hidrolojik gelişim evrelerini ve özelliklerini de içeren bu mağara ile henüz tanışmadıysanız ilk fırsatta yönünüzü Zonguldak’a çevirin.