Kuvâ-yi Milliye şehri Balıkesir Türkiye’nin gurur duyduğu illerden biri. Balıkesir Milli Mücadele yıllarında kendinden çok sıkça söz ettirmiştir. 
Balıkesir bağrında yetiştirdiği önemli kişilerle de hep 10 numara olmayı hak etmiştir. Hasan Basri Çantay, Çanakkale’de savaşın seyrini değiştiren Havranlı Seyit Onbaşı, ilmi ve dini yönüyle topluma mihmandarlık yapmış olan Gönenli Mehmet Efendi ve bugün ölümünün 100. yılında kendisini rahmet ve minnetle andığımız kısa bir hayat sürecinde ardından bıraktığı yüzlerce eser ile edebiyat dünyasına damgasını vuran Gönen doğumlu Ömer Seyfettin. Burada ismini sayamadığımız yada kıymetini bilemediğimiz yüzlerce değeri var Balıkesir’imizin. Ömer Seyfettin de maalesef bunlardan biri. 
Bugün ölüm yıldönümü ve 100 yıl önce bu dünyadan ebedi aleme göçüp gitmiş. Hâlbuki bu 100. ölüm yıl dönümünde Balıkesir’de Büyükşehir Belediyesi, Valilik, Gönen Belediyesi Ömer Seyfettin ve Edebiyat temalı etkinlikler düzenleyebilir. Paneller tertip edilebilir, Ömer Seyfettin’in eserlerinden oluşan kitapları öğrenciler ve halkla buluşturabilir. Ömer Seyfettin’in hayat hikayesini ortaya koyan sergiler düzenlenebilir, farklı bir dizi etkinlik yapılabilir. Burada temel gaye Balıkesir’imize ait bir değeri Kuvâ-yi Milliye ruhu ile anabilmek, hatırlayabilmek.
Ömer Seyfettin 11 Mart 1884’te Balıkesir’imizin şirin bir ilçesi olan Gönen’de doğmuş ve 6 Mart 1920’de İstanbul’da henüz 36 yaşındayken vefat ederek hayata gözlerini yummuştur. Ömer Seyfettin Çağdaş Türk Hikâyeciliğinin ve Milli Edebiyat Akımının kurucularındandır.
Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey’in oğludur. Öğrenim hayatına Gönen’de başlamıştır. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle birlikte İstanbul’a gönderilmiştir. 1892’de Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’ye kaydı yapılmıştır. Daha sonra 1896 yılında Eyüp’teki Baytar Rüşdiyesi’ni bitirmiştir. Edirne Askeri İdadisi’nden sonra 1903’te İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’den mezun olmuştur. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi’nde bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra 1908’de merkezi Selanik’te olan 3’üncü Ordu’da teğmen olarak görevlendirilmiştir. 1911’da ordudan ayrılmış lakin Balkan Savaşı başlayınca tekrar askere alınmış, Sırp ve Yunan cephelerinde görev yapmıştır. Yanya Kalesi’nin savunması sırasında Yunanlılara esir düşmüştür. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul’a dönmüş, kısa bir süre “Türk Sözü” dergisinin başyazarlığını yapmıştır. 1914’te Kabataş Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atanmış, ölümüne kadar bu okulda öğretmenlik vazifesini sürdürmüştür.
Yazı yazmaya Edirne’deki öğrenciliği sırasında başlamış ve burada ilk şiiri “Hiss-i Müncemid”, “Ömer” imzasıyla 1900’de “Mecmua-i Edebiye”de yayınlanmıştır. İlk yazdığı hikâye “İhtiyarın Tenezzühü” 1902’de Sabah gazetesinde yayınlanmıştır. İzmir ve Makedonya’da görev yaptığı süre zarfında yazdığı şiir, hikaye ve makaleler çeşitli dergilerde yayınlanmıştır.
Selanik’te bulunduğu süre zarfında yayınlanan “Genç Kalemler” dergisindeki yazılarıyla tanınırlığı artmıştır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında “Yeni Mecmua”da yayınlanan hikâyeleriyle herkes tarafından takdir toplamıştır.
Ömer Seyfettin hikâyelerinde genellikle tarihsel olaylara ve halk geleneklerine yer verirdi. Günlük konuşma diliyle ve akıcı bir üslup ile kaleme aldığı hikâyeleri canlı ve etkileyici bir özellik taşımaktaydı. Çok farklı konuları işleyen Ömer Seyfettin bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verirdi.
Ömer Seyfettin, olay yada Maupassant tarzı hikayeciliğin kurucusu sayılmaktadır. Yine hikâyelerinde anlatımı daha etkili kılmak için efsanelerden, atasözlerinden, deyimlerden ve halk hikayelerinden sık sık faydalanma yönüne gitmiştir. 
Ömer Seyfettin 1915 yılında evlenmiş ve bir kızı dünyaya gelmiştir. 1918 yılında evliliğinde sıkıntılı günler yaşamaya başlamış ayrılmak zorunda kalmış, aynı zaman zarfında, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı yenilgisi ile birlikte kendisini yalnızlığa gömülmüş olarak hissetmiş. Umutsuzluğunu ve yalnızlığını gidermek adına bir müddet Anadolu’da uzun süre seyahatlerde bulunmuştur. 1917 yılından ölümüne kadar hiç durmadan yazmaya devam etmiş, adeta yalnızlığını böyle gidermeye çalışmıştır. 
Ömer Seyfettin diyabet hastası olmuştu. Ancak o dönemlerde diyabetin yani şeker hastalığının ne olduğu bilinmediğinden dolayı kendisine sürekli yanlış tedaviler uygulanmıştır. Hastalığı şiddetlenince 4 Mart 1920’de hastaneye kaldırılmış ve 6 Mart 1920’de hayata veda etmiştir. 
Yaşanan zorlu döneme ve hastalıklı hayatına rağmen ve 36 yıllık kısa ömründeki yazı hayatına 10 kitap dolduran yazar Ömer Seyfettin, 125 adet de hikâye yazmıştır. Ömer Seyfettin’in eserleri ve hikâyeleri 1950’den sonra Şerif Hulusi tarafından tekrar gözden geçirilmiş 10 cilt halinde yayınlanmıştır. Daha sonra Rafet Zaimler Yayınevi 1962’de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde hikâyeleri tekrar yayınlamıştır. Hikâye kitaplarının bir kısmı şunlardır:
Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet ve Kaşağı.
Kısa ömrüne yüzlerce hikâyeyi sıkıştıran Ömer Seyfettin doğru anlaşılabildiği kanaatinde değilim. Zorlu dönemde bu kadar eser ortaya koyabilmek büyük marifet. Bugün onun vefat ettiği yaşları aşan yüzbinlerce insan var, bırakın bir hikâye, bir makale yazmayı, yazılanları okumaktan acizler.
Edebiyat dünyamıza birbirinden önemli hikâyeler bırakarak özellikle okul çağlarındaki çocukların istifade edebilmesini sağlayan ve Gönen doğumlu olması yönüyle de Balıkesir’imizin bir değeri olan Ömer Seyfettin’i 100. ölüm yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyor ve kendisinin çok daha iyi anlaşılabileceği günleri görebilmek dilek ve temennisinde bulunuyorum.