Bugünlerde sosyal medyada uzaktan eğitim veren öğretmenlerin videoları dolaşmakta. Herkes paylaşıyor. İyi de yapıyor. Canla başla yaptıkları öğretmenlik mesleğinin bir kez daha önemi anlaşılıyor. Hiç yorulmadan test hazırlayıp çocuklara gönderiyorlar. Müfredata göre ders notu çıkarıyorlar. En güzel yanı da bir çok öğretmen elindeki imkanlarla bunu yapmaya çalışıyor. Çocuklara uzaktan eğitim vermek için çeşit çeşit konferans programları indirip buradan ders anlatmaya çalışıyorlar. Benim çocuklarımın da böyle geçiyor günleri. Ama en güzel yanı çocuklarım o kadar çok heyecan yapıyorlar ki nasıl mutlu oluyorlar anlatamam. Önce saati belirleniyor.  Saat gelene kadar zaman geçmiyor evin içinde bir o tarafa bir tarafa gezinip ders saatini bekliyorlar. Hangi ders başlayacaksa kitapları defterleri kalemleri hazırlayıp öğretmenlerinden gelecek olan şifreyi bekliyorlar. Kendimi okulda gibi hissediyorum arkadaşlarımı da öğretmenlerimi de görmüş oluyorum cümlesi de bana yetiyor açıkçası. Paylaşılan videolarda öğretmenlerimize bakıyorum kimi cep telefonuyla kimi bilgisayarla anlatım yapmaya çalışıyor. En güzel tarafı da her öğretmenin tahtası yok tabi evde. Ama evde ki eşyaları kullanmayı çok güzel akıl etmişler. Kimi buzdolabını, bulaşık makinasını kimi evin kapılarını kimisi de fayansları kullanıyor yazı yazmak için. Amaç zaten her ne şekilde olursa olsun eğitimin devam etmesi değil mi? Bunu çok ta güzel beceriyorlar. Hani severek izlediğimiz Rıfat Ilgaz eseri Hababam Sınıfı yok mu? Film de Mahmut Hoca’nın sözü aklımıza geliyor hemen “Okul sadece dört tarafı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir.  Sırasında bir orman, sırasında bir dağ başı. Öğrenmenin bilginin olduğu her yer okuldur”.