İnsanlar arası iletişimde ilk başta gelen konulardan birisi konuşmaktır. Elbette ki derdimizi ifade ederken konuşarak karşımızdakine kendimizi ifade etmeye çalışırız.

Ne yazık ki bazen öyle bir durum oluyor ki konuşmakta yeterli gelmiyor. Karşımızdaki insanın bizi anlaması için ya da bizim onu anlamamız için anlayışlı, hoşgörülü olmamız gerekiyor. Sizlerde bilirsiniz ki bazen bazı olaylar karşısında sabrımız zorlanıyor. Öfkeleniyoruz, söylenmeye başlıyoruz bazen kendimize bazen karşımızdakine kızıyoruz. Bu durumda küslükler, kırgınlıklar ortaya çıkıyor. Bu aralar kiminle konuşsam herkes aynı konuda dert yanıyor. Kimsenin kimseyi anlamadığı düşünülüyor.  Herkes mi mutsuz anlamadım? Hayata karşı beklentilerimizi mi azalttık? Bunun sadece son bir yıl içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Evet son bir yıldır ülkemizde dünyada virüsle baş etmeye çalışıyor. Bu durumda istemsizce insanların yaşamlarına etki ettiği için kaygıyı doğuruyor. Kaygı ve endişede beraberinde mutsuzluğu getiriyor. Ama insanlardaki birkaç yıldır zaten vardı. Son bir yıldır da fazlalaştı. Mutlu olmak için artık kendimize bir şeyler bulmamız gerekiyor. Eskiden ufacık bir şeyle mutlu olan insanlar şimdi daha fazlasını istiyor. Hayat şartları bizden fazlaca zaman çaldığı gibi mutsuzluğumuzu, sevinçlerimizi, hobilerimizi, kendimize ayıracağımız vaktimizi bile çalmaya devam ediyor. Bu duruma da alışmaktan başka elimizden başka bir şey gelmiyor.