.Millet olarak 200 yıldan bu yana ciddi bir kültür erozyonu ile karşı karşıyayız.
Millet olarak 200 yıldan bu yana ciddi bir kültür erozyonu ile karşı karşıyayız. 1800’lü yıllarda başlayan, Osmanlıyı bitirme operasyonları doğrultusunda Batı kültürü bizi çepe çevre kuşatarak her alanda bizi biz olmaktan uzaklaştırmaya doğru sürükledi. Bu kuşatılmışlık edebiyat ve sanat alanında da hakim oldu. Bu alanlarda binlerce eser ortaya koyan bir millet iken hızla Batılılaşmanın esiri olduk. Cumhuriyet kurulması ile birlikte Batı kültürü bize daha fazla hakim olmaya başladı.
Bizler 600 yıldan fazla dünya da hüküm sürmüş bir millet olarak kendimizi yenileyemediğimiz için ve yeni şeyler üretemediğimizden dolayı kültür ve sanat alanında bir dönüşüm yaşayan Batı’nın gölgesinde kaldık. Aslında kültür alanında Batı’nın kendi değerleri ile ürettiği kayda değer bir şey yok. İslam Medeniyeti ve Türklerin kadim medeniyetlerinden öğrendikleri şeyleri tekrar bizlere kültür olarak sunmaya başladılar.
Özellikle Endülüs Emevi Devleti’nin, Batı’nın bugünkü gelişmesinde ve dünya nizamında söz sahibi olmalarında çok büyük bir katkıları olmuştur. Batı ilim ve fende yaptığı sıçramayı, kültür alanında da yaparak Batı Klasikleri başta olmak üzere kültür ve sanat camiasına yüzlerce eser ortaya koymuşlardır.
Batı’nın gölgesinde kalan bizler ise 100 yıldır kendi kimliğimizden uzak yaşıyoruz. Bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıkça değer üretemez konuma geldik. Yeniden dünya nizamında söz sahibi olabilmemiz için öncelikle yapmamız gereken iş, 1000 yıllık medeniyetimizin bize öğrettiği değerleri yeniden kuşanmamız lazım. Bu değerler bizi 1000 yıl ayakta tuttu. Ve bu değerlerimiz sayesinde insanlığa birçok eser bırakmış oldu. Bu değerlerimizin başında inancımız, töremiz ve geleneklerimiz gelmektedir. İnancımız bizim en büyük hazinemiz. Değerlerimizin bize verdiği sorumluluk çok büyük. Bu değerlerimizle 70 farklı ırktan insanı bir arada tutabildik.
İlk olarak yapmamız gereken iş, insanı insan gibi görmek. Yani, yaratılanı yaratandan ötürü sevebilmek, ona değer verebilmek, sonrasında evrensel kurallar gereği adaletli olabilmek. Adalet terazisini doğru tarttığımız dönemlerde hiçbir güç bize galip gelemedi. Adalet terazisini doğru tartmadığımız andan bu yana kendimize gelemiyoruz.
Batı’dan bize gelebilecek pek bir hayır yok, aslına bakarsak. Bugün ilimde ve fende önde görünüyorlar ama bu bizi aldatmasın. Biz yeniden eski gücümüze kavuşabiliriz. Bunun yolu da kültürel değerlerimize sahip çıkıp, onları yeniden kuşanarak, çok çalışacağız. Eğitim sistemimizdeki çarpıklıktan kendimizi kurtaracağız. Yeni bir sistem ile yeni bir atılım ile ülkemizdeki zeki, çalışkan çocukları donanımlı bir şekilde yetiştireceğiz. Yetiştirmekle de kalmayacağız. Onları burada istihdam etmenin yoluna bakacağız. Bunu başarmak o kadar da zor bir olay değil. Sadece “bunu gerçekten istiyor muyuz, yoksa istemiyor muyuz?” önce buna karar vermemiz lazım. Bu kararı verdikten sonra gerekli adımı atmamız gerekiyor. Burada atılacak en önemli adım da aslında kültürel değerlerimiz ile birlikte ahlaki değerlerdir. Ahlaki değerler üzerine bina edilecek her ilim olumlu sonuçlar doğurur. Zira insanlığın en muzdarip olduğu konuların başında bugün ahlak gelmektedir.
Ahlaki değerleri sağlam bir şekilde yüreğimize işler ve bu değerleri adalet zırhı ile de güçlendirirsek, işte o zaman bizi hiç kimse tutamaz.
Millet olarak 200 yıldan bu yana ciddi bir kültür erozyonu ile karşı karşıyayız. 1800’lü yıllarda başlayan, Osmanlıyı bitirme operasyonları doğrultusunda Batı kültürü bizi çepe çevre kuşatarak her alanda bizi biz olmaktan uzaklaştırmaya doğru sürükledi. Bu kuşatılmışlık edebiyat ve sanat alanında da hakim oldu. Bu alanlarda binlerce eser ortaya koyan bir millet iken hızla Batılılaşmanın esiri olduk. Cumhuriyet kurulması ile birlikte Batı kültürü bize daha fazla hakim olmaya başladı.
Bizler 600 yıldan fazla dünya da hüküm sürmüş bir millet olarak kendimizi yenileyemediğimiz için ve yeni şeyler üretemediğimizden dolayı kültür ve sanat alanında bir dönüşüm yaşayan Batı’nın gölgesinde kaldık. Aslında kültür alanında Batı’nın kendi değerleri ile ürettiği kayda değer bir şey yok. İslam Medeniyeti ve Türklerin kadim medeniyetlerinden öğrendikleri şeyleri tekrar bizlere kültür olarak sunmaya başladılar.
Özellikle Endülüs Emevi Devleti’nin, Batı’nın bugünkü gelişmesinde ve dünya nizamında söz sahibi olmalarında çok büyük bir katkıları olmuştur. Batı ilim ve fende yaptığı sıçramayı, kültür alanında da yaparak Batı Klasikleri başta olmak üzere kültür ve sanat camiasına yüzlerce eser ortaya koymuşlardır.
Batı’nın gölgesinde kalan bizler ise 100 yıldır kendi kimliğimizden uzak yaşıyoruz. Bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıkça değer üretemez konuma geldik. Yeniden dünya nizamında söz sahibi olabilmemiz için öncelikle yapmamız gereken iş, 1000 yıllık medeniyetimizin bize öğrettiği değerleri yeniden kuşanmamız lazım. Bu değerler bizi 1000 yıl ayakta tuttu. Ve bu değerlerimiz sayesinde insanlığa birçok eser bırakmış oldu. Bu değerlerimizin başında inancımız, töremiz ve geleneklerimiz gelmektedir. İnancımız bizim en büyük hazinemiz. Değerlerimizin bize verdiği sorumluluk çok büyük. Bu değerlerimizle 70 farklı ırktan insanı bir arada tutabildik.
İlk olarak yapmamız gereken iş, insanı insan gibi görmek. Yani, yaratılanı yaratandan ötürü sevebilmek, ona değer verebilmek, sonrasında evrensel kurallar gereği adaletli olabilmek. Adalet terazisini doğru tarttığımız dönemlerde hiçbir güç bize galip gelemedi. Adalet terazisini doğru tartmadığımız andan bu yana kendimize gelemiyoruz.
Batı’dan bize gelebilecek pek bir hayır yok, aslına bakarsak. Bugün ilimde ve fende önde görünüyorlar ama bu bizi aldatmasın. Biz yeniden eski gücümüze kavuşabiliriz. Bunun yolu da kültürel değerlerimize sahip çıkıp, onları yeniden kuşanarak, çok çalışacağız. Eğitim sistemimizdeki çarpıklıktan kendimizi kurtaracağız. Yeni bir sistem ile yeni bir atılım ile ülkemizdeki zeki, çalışkan çocukları donanımlı bir şekilde yetiştireceğiz. Yetiştirmekle de kalmayacağız. Onları burada istihdam etmenin yoluna bakacağız. Bunu başarmak o kadar da zor bir olay değil. Sadece “bunu gerçekten istiyor muyuz, yoksa istemiyor muyuz?” önce buna karar vermemiz lazım. Bu kararı verdikten sonra gerekli adımı atmamız gerekiyor. Burada atılacak en önemli adım da aslında kültürel değerlerimiz ile birlikte ahlaki değerlerdir. Ahlaki değerler üzerine bina edilecek her ilim olumlu sonuçlar doğurur. Zira insanlığın en muzdarip olduğu konuların başında bugün ahlak gelmektedir.
Ahlaki değerleri sağlam bir şekilde yüreğimize işler ve bu değerleri adalet zırhı ile de güçlendirirsek, işte o zaman bizi hiç kimse tutamaz.
YORUMLAR