Bütün canlılar için hayat kaynağı olan su, hayatların yeniden can bulması için vazgeçilmez, olmazsa olmaz bir nimettir. 
Allah’ın rahmetinin dünyaya yansıması olan su, tarih boyunca her millet için önem arz etmiştir. Temiz ve içilebilir suya ulaşabilmek için çok çaba sarf edilmiştir. Adeta su dan medeniyet oluşturulmuştur. Sarnıçlar, çeşmeler bunların apaçık örnekleridir. 
Su Allah’ın bize bahşettiği en büyük ve en önemli nimetlerden biridir. O nedenle su dan bir menfaat bekleme eski medeniyetlerin hiçbirisinde olmamıştır. İnsanlar temiz suya ulaşabilsin diye şehirlerin her tarafı çeşmeler ile donatılmıştır. Günümüzde de bu hayır çeşmesi köylerde, kırsal yaşam alanlarında kısmen de olsa devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Dünyanın %70.9 u sudur. Ortalama bir insan vücudunda %50 ile 65 arasında su bulunmaktadır. Yeni doğan bebeklerin vücudunun %78’i sudur. Atmosferde ise dünyadaki nehirlerin hepsinden daha fazla su vardır. Yeryüzündeki suyun sadece 10 da 3 ü insanlar için kullanılabilir durumdadır. Sağlıklı bir hayat için uzmanların önerisi bir insan günde en az 2,5 litre su içmelidir.
Eski insanlarda hep ifade ederler. Su hayattır. Su sağlıktır. Suyu sadece içmeyiz. Su dan çok yönlü istifade ederiz. Özellikle tarım faaliyetlerinin en baş aktörü su dur. Su olmaz ise hiçbir canlının yaşma şansı yoktur. Toprağa ektiğimiz meyve fideleri için hep şunu söyleriz ilk su, dikilen ağaç için can suyudur denilir. Toprağa bolca su dökerek fidanlarımızı dikeriz. Su, sadece tarımda değil, bugün artık günümüzde sanayi alanında da kullanılan önemli bir maddedir. Su olmadan üretim yapma şansımız yoktur. 
Suyun bir diğer önemli kullanım alanı ise sağlıktır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde akıl hastalarının tedavisinde su kullanılmıştır. Su sesi en güzel seslerden biridir. Suyun şırıltılı akışı insanın ruhunu dinlendirir. Hatta tabiatın içinde akan bir suyun yanı başına oturup şöylece suyun akışını izlemek ve akışı sırasında çıkarttığı şırıltı sesi dinlemek insanı müthiş derece de rahatlatmaktadır.  
Bütün bu yönüyle baktığımızda dünyayı, atmosferi besleyen su, Anasır-ı Erbaa dediğimiz; Hava, Toprak, Ateş ve Su dan oluşan 4 ana unsurdan biridir. Su medeniyetlerin var olma kaynağı, rahmet ve berekettir. Mukaddes büyük bir nimettir.
Hayatımızın önemli bir parçası olan Suyu çok dikkatli kullanmalıyız. Hor kullanmamalıyız. En başta asla israf etmemeliyiz. İsraf etmemenin yanı sıra kirletilmesine müsaade etmemeliyiz. Bugün gerek tarım faaliyetlerinde gerekse de içme suyu olarak kullandığımız suların sanayi atıklarıyla kirletilmesinin önüne geçmeliyiz. Teknolojinin baş döndürücü bir hız ile gelişmesi ve ilerlemesi buna paralel olarak sanayileşmenin artması ile ülkeler birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışabilirler. Ancak asıl üstünlük temiz su kaynaklarına sahip olmakla mümkündür. Zira gelecekte hayat kaynağı olan su,artan dünya nüfusu, hava kirliliği, çevre felaketleri, sorumsuzca tüketim ve insanlar tarafından hoyratça kirletilmesi sonucunda azalacaktır. Temiz su kaynaklarının azalması ile birlikte gelecekte en büyük savaşların ve mücadelelerin su için olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle su kaynaklarımızı çok itidalli kullanmalıyız. 
Günümüzde sanayileşmenin getirdiği yük, hızlı nüfus artışı vb. sebeplerden dolayı enerjiye olan ihtiyacımız artmaktadır. Artan enerji ihtiyacını karşılamak için  hidroelektrik santraller (HES) ler kurulmaya başlandı. Bu HES’lerin kurulması da doğru bir adım ve planlama doğrultusunda olmalıdır. Bir çok yerde 1 kw elektrik üreteceğiz diye, göz göre göre su kaynaklarımızın yok olmasını bekleyemeyiz.  
Ülkemiz 3 tarafı deniz ile çevrili, iç denizleri, gölleri, ırmakları, nehirleri ve şırıl şırıl akan dereleriyle adeta bir su cenneti gibidir. Ancak buna aldanmamalıyız. Bugün hoyratça bu sularımızı heder etmekteyiz. Sanayi atıkları ile Ergene, Meriç, Gediz, Menderes ve Sakarya nehirleri kirletilmiş durumdadır. Yıllardır Ergene Havzasını ve mümbit topraklar olan Manisa bölgesini kurtarmak için Gediz Ovası’nın güzelliğini kaybetmemesi için Gediz Nehri’nin temizlenmesi için projeler yapılmaktadır. Marifet o nehirlerin yok olmaması için önceden tedbir almaktır. Manisalı olmam nedeniyle çocukluk yıllarından hatırlıyorum Gediz nehri pırıl pırıl ve gürül gürül akardı. Bazen içinde yüzenler olur. Balık tutulurdu. Bugün sanayi atıkları ile kirlenen Gediz simsiyah akmakta, adeta bize kızgın ve küskündür.    
Eğer çok fazla zaman kaybetmeden hoyratça yok oluşunu izlediğimiz suyun kıymetini bilmez isek, harcanan ve boşa giden her damla hayatımızdan bir anı alıp gidecektir. Atalarımız “Damlaya damlaya göl olur derler.” Bunun tersi ise damlaya damlaya yok olur. Kirlenen tabiat; kirlenen su demektir. Kirlenen su ise; kirli ve kirlenecek hayatlar demektir. 
Allah bizlere suyumuza sahip çıkmayı nasip etsin. Suyu doğru kullanmayı, su kaynaklarının yok edilmesine fırsat verici bütün her şeye karşı tedbir almayı nasip etsin. Ve hepimize su kadar temiz, su kadar aziz, su kadar saf bir ömür versin.