Ülkemiz termal kaynakları açısından oldukça zengindir. Özellikle Kütahya ve Afyon bölgesi termal kaynaklarının tarihsel serüveninde bazı hikâyeleri de bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Kütahya Yoncalı termal tesisleriyle alakalıdır. Yıllar önce buraya yaptığım bir ziyarette öğrendiğim bilgiler beni oldukça etkilemişti. Yoncalı da bulunan Gülümser Hatun Termal de geçirdiğim birkaç gün sonrasında Gülümser Hatun kimdir ve bu isim neden buraya verilmiş onu araştırdım. Edindiğim bilgileri de sizlerle paylaşmak için bu yazıyı kalem aldım. Gülümser Hatun Termalin tarihçesi günümüzden yaklaşık 800 yıl kadar öncesine yani Selçuklu Devleti zamanına kadar uzanır. Anlatıla gelen efsane, Anadolu Selçuklu Devleti sultanlarından Sultan 2. Alaeddin Keykubat’ın kızı Gülümser Hatun ile ilgili.
2. Alaeddin Keykubat’ın dünya güzeli kızı Gülümser Hatun bir cilt hastalığına yakalanır. Hastalık zamanla bütün vücudunu sarar ve çıban denilen yaralar vücudunda oluşur. Dönemin hekimlerinin bütün uğraşlarına rağmen bu amansız hastalığa bir türlü çare bulamazlar. Gülümser Hatun’un o güzel yüzü ve teni günden güne kötüleşir. Saçları dökülür, toplum içine çıkmaya utanır. Bu durum Gülümser Hatun’u son derece üzüntüye gark eder. Babası Sultan 2. Alaeddin Keykubat’dan kendisini insanlardan uzak bir yere göndermesini ister. Sultan 2. Alaeddin Keykubat bunu istemese de kızının durumuna üzülerek bu dileğini yerine getirmek için harekete geçer. Gülümser Hatun yanında korumaları, nedimeleri ve hizmetkârları olduğu halde, Kirazlı Dağı eteklerindeki bugün adına Yoncalı dediğimiz alana gelirler. Burada çadırlar kurulur, Gülümser Hatun bundan sonra insanlardan uzak kaderini yaşamak için buraya yerleşir. Günler birbirini kovalar, zaman akıp gider. Gülümser hatun bir gün çadırında dinlenirken tüyleri dökülmüş ve bütün vücudu çıbanlar ile dolu uyuz bir tilkinin her gün içi su dolu bir çukurda, çamurlu sularda yıkanıp, yuvarlandığını görür. Tilki her gün aynı zamanda gelerek bu işlemi tekrar eder. Gülümser Hatun tilkinin bu durumunu özenle takip eder. Ve bir süre sonra bakar ki, tilki günden güne iyileşmektedir. Tilkinin vücudundaki çıbanlar dökülmüş ve tüyleri çıkmaya başlamıştır. Tilkinin bu durumundan etkilenen Gülümser hatun aynı işi kendi üzerinde de tatbik etmeye başlar. Bir süre sonra vücudundaki yara ve çıbanların gün geçtikçe kabuk bağlayıp döküldüğüne şahit olur. Dökülen saçları yeniden çıkmaya başlar, eski güzelliğine ve sağlığına tekrar Eski güzelliğine yeniden kavuşan Gülümser Hatun babası Sultan 2. Alaeddin Keykubat’a haberci göndererek yaşadığı durumu ona bildirmesini ister.
Sultan 2. Alaeddin Keykubat aldığı haber üzerine büyük bir sevinç duyar ve hiç vakit kaybetmeden kızının yanına yani Yoncalı’ya gelir. Kızının sağlığına kavuştuğunu kendi gözleri ile görünce davullar çaldırır ve ziyafetler verir.
Güzeller güzeli kızı yeniden eski güzelliği ile göz kamaştırır. Sultan 2. Alaeddin Keykubat başkaları da bu şifalı sudan faydalanıp şifa bulsun diye 1230 yılında buraya kubbeli büyük havuzlu erkekler hamamı ile küçük bir kadınlar hamamı ve bir tane cami yaptırır. Yüzyıllar öncesinden başlayan efsane günümüzde, Gülümser Hatun Termal Tesisleri ile hayat bulmaya devam etmektedir.
2. Alaeddin Keykubat’ın dünya güzeli kızı Gülümser Hatun bir cilt hastalığına yakalanır. Hastalık zamanla bütün vücudunu sarar ve çıban denilen yaralar vücudunda oluşur. Dönemin hekimlerinin bütün uğraşlarına rağmen bu amansız hastalığa bir türlü çare bulamazlar. Gülümser Hatun’un o güzel yüzü ve teni günden güne kötüleşir. Saçları dökülür, toplum içine çıkmaya utanır. Bu durum Gülümser Hatun’u son derece üzüntüye gark eder. Babası Sultan 2. Alaeddin Keykubat’dan kendisini insanlardan uzak bir yere göndermesini ister. Sultan 2. Alaeddin Keykubat bunu istemese de kızının durumuna üzülerek bu dileğini yerine getirmek için harekete geçer. Gülümser Hatun yanında korumaları, nedimeleri ve hizmetkârları olduğu halde, Kirazlı Dağı eteklerindeki bugün adına Yoncalı dediğimiz alana gelirler. Burada çadırlar kurulur, Gülümser Hatun bundan sonra insanlardan uzak kaderini yaşamak için buraya yerleşir. Günler birbirini kovalar, zaman akıp gider. Gülümser hatun bir gün çadırında dinlenirken tüyleri dökülmüş ve bütün vücudu çıbanlar ile dolu uyuz bir tilkinin her gün içi su dolu bir çukurda, çamurlu sularda yıkanıp, yuvarlandığını görür. Tilki her gün aynı zamanda gelerek bu işlemi tekrar eder. Gülümser Hatun tilkinin bu durumunu özenle takip eder. Ve bir süre sonra bakar ki, tilki günden güne iyileşmektedir. Tilkinin vücudundaki çıbanlar dökülmüş ve tüyleri çıkmaya başlamıştır. Tilkinin bu durumundan etkilenen Gülümser hatun aynı işi kendi üzerinde de tatbik etmeye başlar. Bir süre sonra vücudundaki yara ve çıbanların gün geçtikçe kabuk bağlayıp döküldüğüne şahit olur. Dökülen saçları yeniden çıkmaya başlar, eski güzelliğine ve sağlığına tekrar Eski güzelliğine yeniden kavuşan Gülümser Hatun babası Sultan 2. Alaeddin Keykubat’a haberci göndererek yaşadığı durumu ona bildirmesini ister.
Sultan 2. Alaeddin Keykubat aldığı haber üzerine büyük bir sevinç duyar ve hiç vakit kaybetmeden kızının yanına yani Yoncalı’ya gelir. Kızının sağlığına kavuştuğunu kendi gözleri ile görünce davullar çaldırır ve ziyafetler verir.
Güzeller güzeli kızı yeniden eski güzelliği ile göz kamaştırır. Sultan 2. Alaeddin Keykubat başkaları da bu şifalı sudan faydalanıp şifa bulsun diye 1230 yılında buraya kubbeli büyük havuzlu erkekler hamamı ile küçük bir kadınlar hamamı ve bir tane cami yaptırır. Yüzyıllar öncesinden başlayan efsane günümüzde, Gülümser Hatun Termal Tesisleri ile hayat bulmaya devam etmektedir.
YORUMLAR