Günümüzde herkes düzenli olarak kitap okumasa bile mutlaka favori olarak sevdiği birkaç kitap ya da yazar vardır.
Ben her türlü kitabı okumayı çok seviyorum özellikle tarih kitapları. Ama bugün polisiye kitapları denilince akla ilk gelen isim olan Agatha Christie’den bahsetmek istiyorum. Yazarımızı 1976 yılının 12 Ocağında kaybetmiştik fakat arkasında bizlere bıraktığı seksen kitabıyla hala yaşatıyor olmamız bile çok güzel. Yazar denildiğinde ismi herkes tarafından bilinen ve herkesin hayatı boyunca mutlaka okuması gereken kitaplar arasında isminin geçtiğini de unutmayalım. Bu kitaplardan en çok bilineni ve artık bir klasik olarak görülen On Küçük Zenci yıllardır en çok baskısı yapılan kitaplar arasında da geçmektedir. Eserleri dünyada hemen hemen her dile çevrilmiş olan yazarın kitapları yıllardır en çok satan listelerinde de yer almaktadır. Ayrıca yine yazarın birçok kitabı defalarca beyaz perdeye aktarılıp seyirciyle buluşturulmuştur. Bunun da iyi yanı kitap okumayı sevmeyenler için seyretmek bir kolaylık oluyor. Çoğu kişiden duyuyorum bir kitap hakkında konuştuğumuzda oku bak çok güzel diye ballandıra ballandıra anlatırım ve aldığım cevap bu kitabın filmi var mı? oluyor. Günlerce bir kitabı okumaktansa iki saat içinde filmini seyretmek daha cazip geliyor. Halbuki onca sayfa onca hayal gücü sadece belli dakikalara sığdırılabilir mi? Ayrıca yazarın hayal gücüyle yönetmenin bakış açısı aynı olabilir mi? Yine kitap okumanın en güzel yanlarından birisi kağıdın dokusu ve kokusu insana huzur verir. Ayrıca yazarın yıllar öncesinde İstanbul’a gelip bir otelde yazmış olduğu kitap olan Doğu Ekspresinde Cinayet tüm dünyada ses getirmiş olup, bu otele neden geldiğiyle ilgili çok fazla araştırmalara konu olmuştur.
Ben her türlü kitabı okumayı çok seviyorum özellikle tarih kitapları. Ama bugün polisiye kitapları denilince akla ilk gelen isim olan Agatha Christie’den bahsetmek istiyorum. Yazarımızı 1976 yılının 12 Ocağında kaybetmiştik fakat arkasında bizlere bıraktığı seksen kitabıyla hala yaşatıyor olmamız bile çok güzel. Yazar denildiğinde ismi herkes tarafından bilinen ve herkesin hayatı boyunca mutlaka okuması gereken kitaplar arasında isminin geçtiğini de unutmayalım. Bu kitaplardan en çok bilineni ve artık bir klasik olarak görülen On Küçük Zenci yıllardır en çok baskısı yapılan kitaplar arasında da geçmektedir. Eserleri dünyada hemen hemen her dile çevrilmiş olan yazarın kitapları yıllardır en çok satan listelerinde de yer almaktadır. Ayrıca yine yazarın birçok kitabı defalarca beyaz perdeye aktarılıp seyirciyle buluşturulmuştur. Bunun da iyi yanı kitap okumayı sevmeyenler için seyretmek bir kolaylık oluyor. Çoğu kişiden duyuyorum bir kitap hakkında konuştuğumuzda oku bak çok güzel diye ballandıra ballandıra anlatırım ve aldığım cevap bu kitabın filmi var mı? oluyor. Günlerce bir kitabı okumaktansa iki saat içinde filmini seyretmek daha cazip geliyor. Halbuki onca sayfa onca hayal gücü sadece belli dakikalara sığdırılabilir mi? Ayrıca yazarın hayal gücüyle yönetmenin bakış açısı aynı olabilir mi? Yine kitap okumanın en güzel yanlarından birisi kağıdın dokusu ve kokusu insana huzur verir. Ayrıca yazarın yıllar öncesinde İstanbul’a gelip bir otelde yazmış olduğu kitap olan Doğu Ekspresinde Cinayet tüm dünyada ses getirmiş olup, bu otele neden geldiğiyle ilgili çok fazla araştırmalara konu olmuştur.
YORUMLAR