Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre evinde kütüphane olan çocukların gelişimi farklı oluyormuş. Yani hiç kitap okumadan üniversiteden mezun olan bir birey ile kitap okuyup ta liseden mezun olan bir bireyin arasında çok ta farklılık olmadığı yönündeymiş. Ben bu fikre zaten yıllardır inanıyorum. Kendi ailemde de bu şekilde görmüştüm. Babamın çok büyük bir kitaplığı vardı ve sürekli okurdu. Her boş vaktinde bir şey okurdu. Bu illa ki kitap olacak değildi onun için. Bir takvim yaprağı bir ilaç kutusu ya da eski bir gazete kağıdı. Bu eski dediğimizde de hiç önemli değil ben okumadığım için bana göre yeni derdi. Bizler de bu şekilde gördük ve evimizde çok büyük bir kitaplık yaptık. Şu an benim evimde kaç kitabım var hiç bilmiyorum. Önemli olan sayısı değil ne kadar okuduğum ve her okuduğum kitaptan ne öğrendiğim. Okuduğum kitabı eğer çok beğendiysem paylaşmayı seviyorum mutlaka bu kitaptan yakınımdaki insanlar da faydalanmalı diye düşünerek kitaplarımı okumaları için veriyorum. Bazı kişiler için tabi ki kitapları çok kıymetli vermek istemiyorlar. Onlara da saygım sonsuz tabi kendi düşünceleri. Ama ben paylaştıkça daha çok hoşuma gidiyor. Öğrendiklerim benimle sınırlı kalmıyor. Bir de sosyal medya da gördüğümüz kitap fotoğrafları ah o fotoğraflar yok mu? Yanında bir de kahveyle çekilmiş kitap fotoğrafları. Çoğu kişiniz sadece okuyormuş gibi gözükmek adına paylaştıkları fotoğraflar. Bir de büyük kütüphanelerin önünde çekilmiş fotoğraflar paylaşıyorlar. Gerçekten bu kadar meraklıysak neden çocuklarımızı alıp kütüphanelere götürmüyoruz. Oranın büyüsünü onlara geçirmiyoruz. Amaç sadece fotoğraftaki beğeni sayıları ve yorumlarda ki övgüler. Oysa ki bizim amacımız her kişiye kitap okumayı heveslendirmek olmalı. Ama işte gel gör ki birçok kişide beğenilme duygusu fazla olduğu için kitabı gerçekten okumak geri planda kalıyor. Yani onlar için beğenilmek büyüktür kitap okumaktan!…