Tarihi eser, tarihi cami denilince akla ilk gelen isim kuşkusuz Mimar Sinan oluyordur. Zamanında yaptığı çalışmalarla ünü sadece ülkemizle kalmayıp dünyaya da yayılan mimarımız. Birçok sefere katılan Mimar Sinan’ın amacı gittiği yerlerdeki mimari yapıları incelemekti. Bu seferlerde öğrendikleri onun bilgilerine yenilerini kattı. Katılmış olduğu bir seferde gölün karşısına geçilebilmesi için üç adet kadırga yaparak kendini göstermiştir. Daha sonrasında ise Kanuni Sultan Süleyman’la katılmış olduğu bir sefer sırasında bataklı bir alana köprü inşa ederek büyük bir ün kazanan Mimar Sinan artık mimarlık adımlarını tam anlamıyla atmaya başladı. Edinilen kaynaklara göre yapmış olduğu yapıtlar dört yüzün üzerinde. Bu yapıtlar arasında camiler, köprüler, külliyeler, kervansaraylar ve hamamlar mevcut. Kendi eserlerini yine kendisi üç döneme ayırır ve çıraklık, kalfalık ve ustalık eserlerim diye nitelendirir. Kalfalık eserim olarak isimlendirdiği Süleymaniye Camii’ni gezerken ben kendimi büyülenmiş gibi hissetmiştim. Yapının büyüklüğü, mimarisi ve oradaki ahenk muhteşemdi. Ayrıca kendi mezarı da buradadır. Bir de ustalık eserim dediği Edirne’deki Selimiye Camii. Henüz görme fırsatım olmadı ama görenlerden duyduğum ve okuduğum kadarıyla gerçekten şahane bir yapı olduğu. Mimar Sinan bazen de eskiden kalmış olan yapıları restore etmiş bunlardan en çok bilineni ise Ayasoyfa Camii’dir. İstanbul, Edirne ve Kayseri illerinde Mimar Sinan’ın heykeli de bulunmaktadır. Nerdeyse bir aşıra yakın ömür geçiren mimarımız arkasında unutulmaz, görkemli eserler bırakıp bu dünyadan göçüp gitmiştir.