Bilmem hiç gittiniz mi? Nereye, diyeceksiniz, haklısınız. Balıkesir’de yaşayıp görmediğimiz, farkında olmadığımız çok güzel yerler var. İçinde yaşadığımız şehrin canlı olduğunu biliyoruz. Yoksa bilmiyor musunuz? Bizim varlığımızla yaşadığını düşünüyoruz ama; öyle değil. Bizler bu şehirde yaşasak da yaşamasak da bu şehir hep var olacak, olmaya da devam ediyor. Yüzyıllar önce bu şehirde yaşayanlar nerede o zaman? Yoklar… Şehirler hep canlı kalacak. Elimizde olsa da olmasa da…
Bir şadırvan… Sessiz, sakin bir köşede. Mutlaka yolunuz oradan geçmiş, uğramamışsınızdır. Uğramadıysanız mutlaka uğrayın. Fark etmemiş de olabilirsiniz. Farkındalık oluşturmak istiyorum. Bilmenizi, gidip görmenizi istiyorum. Küçük bir camiinin, küçük bir şadırvanı…
Baıkesir’li olupta Paşa Camisi’ni bilmeyen, şadırvanından bir yudum su içmeyen yoktur. Balıkesir’e yolu düşen; köyden, kentten gelip resmî veya özel işlerini halleden, çarşı pazarın altını üstüne getiren insanlar, soluklanmak için mutlaka bu şadırvana uğramıştır. Bu şadırvandan bahsetmeyeceğim.
Bahsedeceğim şadırvan; Anafartalar Caddesi’nde, Saat Kulesinin ve Kuva-yi Milliye Müzesi’nin hemen yanı başında. Hacı Ali Bey Camii’sinin şadırvanı. Bu Camii 1319 yılında yapılmış,1952 yılında onarım görmüş.(Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)Bahçe içerisinde daha önceleri kütüphane olarak kullanılan ‘’Hamidiye Kütüphanesi” bulunmaktaymış. Şimdilerde Aile Rehberlik Merkezi olarak hizmet veriyor.Çoğumuz alışveriş telaşından, iş, güç koşuşturmasından fark edememiş olabiliriz. Aslında şadırvanı diğer şadırvanlardan farklı değil. Bildiğimiz klâsik bir şadırvan.
Beni etkileyen, dikkatinizi çekmek istediğim husus, şadırvana oturduğunuzda camii’nin giriş kapısının tam üzerinde net bir şekilde gözüken kitâbe. Şadırvana oturup bu Kitâbe‘yi okumayan, bu Kitâbe dikkatini çekmeyen binlerce insan burada namazını kılıyor ve evine, yoluna gidiyor.
Ailemle bir akşam namazında uğradık bu camiye. İbadetimizi eda ettikten sonra dışarıya çıkıp biraz soluklandığımızda beni etkileyen şu ayet-i kerimeyi okumaya çalıştım. “Ela bizikrillahi tadmeinnül kulub”(Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur. Rad suresi 28).Beni etkilemesinin sebebi ise camiye girdiğimizde çok güzel bir huzur vardı içeride. Sanki başka bir dünyaya girmiş gibiydik. Boyut değiştirmek diyoruz ya bazen. Çoğu camiye girdiğimizde bu huzuru duyarız. Kendimizi emniyette hissederiz. .İşte tam da böyle bir şey yaşadım. Eda ettiğim namazımın sonunda ettiğim duanın ‘Rabbim’ tarafından verilen bir cevabıydı bu kitâbedeki ayet-i kerime. Tüylerin diken diken oldu, ürperdim. İlk okuyuşumda bunun bir Osmanlıca metin olduğunu zannettim. Harekesizdi. Belli bir hat sanatıyla yazıldığı için son iki sözcüğü okudum, birbiriyle bağdaştırmaya, anlamını kafamda oluşturmaya çalıştım.. Sonra internetten küçük bir araştırma yapınca Ayet-i Kerime’ye ulaştım. Kur’an Yolu Tefsiri’nde diyor ki, Mü’minlerin gönüllerini huzura kavuşturan zikir Kur’an’dır.Zikir elbette “anmak” anlamına da gelir. Allah’ı kalbîmizle ve dilimizle anarız. Allah’ın hidayete erdirdikleri, Allah’a ve Kur’an’a gönül veren; samimi olarak inananlardır. Bizler ancak O’nu anmakla huzur buluruz.
Evet, gerçek huzuru ancak bu şekilde yaşarsak bulabiliriz. Bazen her şey vaktini bekler. Saatlerimizi kurmamıza, takvimlerimizi ayarlamamıza gerek bile yoktur. Kafamızda kurguladığımız şeyler çoğu zaman olmaz. İsteklerimiz bizi bir sonuca ulaştırmayabilir. Yine de ne olursa olsun her şey olacağına varır. Daha önce de gitmiştim ama; bu kadar güzel şeylere tanık olmamıştım. Dualarıma bir Kitâbe üzerindeki ayet-i kerimeyle cevap almıştım. Duamı mı merak ettiniz o da benimle rabbim arasında bir sır… Samimi duygularımızla ettiğimiz her duamızın rabbimizin katına anında ulaştığını asla unutmayalım.
Sevgilerimle…
Bilmem hiç gittiniz mi? Nereye, diyeceksiniz, haklısınız. Balıkesir’de yaşayıp görmediğimiz, farkında olmadığımız çok güzel yerler var. İçinde yaşadığımız şehrin canlı olduğunu biliyoruz. Yoksa bilmiyor musunuz? Bizim varlığımızla yaşadığını düşünüyoruz ama; öyle değil. Bizler bu şehirde yaşasak da yaşamasak da bu şehir hep var olacak, olmaya da devam ediyor. Yüzyıllar önce bu şehirde yaşayanlar nerede o zaman? Yoklar… Şehirler hep canlı kalacak. Elimizde olsa da olmasa da…
Bir şadırvan… Sessiz, sakin bir köşede. Mutlaka yolunuz oradan geçmiş, uğramamışsınızdır. Uğramadıysanız mutlaka uğrayın. Fark etmemiş de olabilirsiniz. Farkındalık oluşturmak istiyorum. Bilmenizi, gidip görmenizi istiyorum. Küçük bir camiinin, küçük bir şadırvanı…
Baıkesir’li olupta Paşa Camisi’ni bilmeyen, şadırvanından bir yudum su içmeyen yoktur. Balıkesir’e yolu düşen; köyden, kentten gelip resmî veya özel işlerini halleden, çarşı pazarın altını üstüne getiren insanlar, soluklanmak için mutlaka bu şadırvana uğramıştır. Bu şadırvandan bahsetmeyeceğim.
Bahsedeceğim şadırvan; Anafartalar Caddesi’nde, Saat Kulesinin ve Kuva-yi Milliye Müzesi’nin hemen yanı başında. Hacı Ali Bey Camii’sinin şadırvanı. Bu Camii 1319 yılında yapılmış,1952 yılında onarım görmüş.(Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)Bahçe içerisinde daha önceleri kütüphane olarak kullanılan ‘’Hamidiye Kütüphanesi” bulunmaktaymış. Şimdilerde Aile Rehberlik Merkezi olarak hizmet veriyor.Çoğumuz alışveriş telaşından, iş, güç koşuşturmasından fark edememiş olabiliriz. Aslında şadırvanı diğer şadırvanlardan farklı değil. Bildiğimiz klâsik bir şadırvan.
Beni etkileyen, dikkatinizi çekmek istediğim husus, şadırvana oturduğunuzda camii’nin giriş kapısının tam üzerinde net bir şekilde gözüken kitâbe. Şadırvana oturup bu Kitâbe‘yi okumayan, bu Kitâbe dikkatini çekmeyen binlerce insan burada namazını kılıyor ve evine, yoluna gidiyor.
Ailemle bir akşam namazında uğradık bu camiye. İbadetimizi eda ettikten sonra dışarıya çıkıp biraz soluklandığımızda beni etkileyen şu ayet-i kerimeyi okumaya çalıştım. “Ela bizikrillahi tadmeinnül kulub”(Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur. Rad suresi 28).Beni etkilemesinin sebebi ise camiye girdiğimizde çok güzel bir huzur vardı içeride. Sanki başka bir dünyaya girmiş gibiydik. Boyut değiştirmek diyoruz ya bazen. Çoğu camiye girdiğimizde bu huzuru duyarız. Kendimizi emniyette hissederiz. .İşte tam da böyle bir şey yaşadım. Eda ettiğim namazımın sonunda ettiğim duanın ‘Rabbim’ tarafından verilen bir cevabıydı bu kitâbedeki ayet-i kerime. Tüylerin diken diken oldu, ürperdim. İlk okuyuşumda bunun bir Osmanlıca metin olduğunu zannettim. Harekesizdi. Belli bir hat sanatıyla yazıldığı için son iki sözcüğü okudum, birbiriyle bağdaştırmaya, anlamını kafamda oluşturmaya çalıştım.. Sonra internetten küçük bir araştırma yapınca Ayet-i Kerime’ye ulaştım. Kur’an Yolu Tefsiri’nde diyor ki, Mü’minlerin gönüllerini huzura kavuşturan zikir Kur’an’dır.Zikir elbette “anmak” anlamına da gelir. Allah’ı kalbîmizle ve dilimizle anarız. Allah’ın hidayete erdirdikleri, Allah’a ve Kur’an’a gönül veren; samimi olarak inananlardır. Bizler ancak O’nu anmakla huzur buluruz.
Evet, gerçek huzuru ancak bu şekilde yaşarsak bulabiliriz. Bazen her şey vaktini bekler. Saatlerimizi kurmamıza, takvimlerimizi ayarlamamıza gerek bile yoktur. Kafamızda kurguladığımız şeyler çoğu zaman olmaz. İsteklerimiz bizi bir sonuca ulaştırmayabilir. Yine de ne olursa olsun her şey olacağına varır. Daha önce de gitmiştim ama; bu kadar güzel şeylere tanık olmamıştım. Dualarıma bir Kitâbe üzerindeki ayet-i kerimeyle cevap almıştım. Duamı mı merak ettiniz o da benimle rabbim arasında bir sır… Samimi duygularımızla ettiğimiz her duamızın rabbimizin katına anında ulaştığını asla unutmayalım.
Sevgilerimle…
YORUMLAR