Bir destandır Çanakkale. ‘’Çanakkale Geçilmez” diyen o yüce yürekli,şehadet şerbetini içmiş şehitlerimizin ne demek istediğini bir anlasaydık keşke. Anlasaydık da medeniyet adı altında bize empoze edilenleri kabul etmeseydik.Gavurdan dost,hınzırdan post olmayacağını bilseydik.Şimdi gençliğimiz içler acısı bir durumda olmasaydı.Olmasaydı da cepheye daha onbeş yasında gitmenin sevincini yaşayan liseli gençlerin ruh hallerini anlayabilseydi.İman yüklü küçücük yürekleri görebilseydi.
Tamamen ümitsiz değiliz elbette.Güzel düşünen, güzel gören insanlarımız; güzel yürekli gençlerimiz de var.Bizim en büyük temennimiz de bu elbette.”Çanakkale Geçilmez” deyip düşman askerlerini topraklarımıza sokmayan ecdadımız, o günleri nasıl yaşadı.Bunları bilmek,öğrenmek gerekiyor.Tarihi iliklerimize kadar yaşamak gerekiyor.
Anzaklı Ömer; Çanakkale savaşında Türklere karşı savaşmış Avustralya’lı bir asker.Mr.Josef Miller.İngilizler tarafından tutulmuş paralı bir asker.Üstelik onlara Barbar Türklere karşı savaşılacağı söyleniyor.Hikaye gerçek,yaşanmış bir hikaye.1957 yıllarında Amerika’ya tıp eğitimi,ihtisas görmek için giden Doktor Ömer’in yaşadıkları ve bizlere aktardıkları…
Doktor Ömer şöyle anlatıyor başından geçenleri:Hastanede yeni olduğumuz için ağır vakalara baktırılmıyorduk.Sadece kan alıyor,rutin muayeneleri yapıyorduk.Bir gün yine bir hastanın kanını alacaktım.Kolunu sıvamasını istedim.Hasta kolunu sıvadığında beni hayrete düşüren bir şey olmuştu.İngilizce konuşuyorduk.Hastanın anlayabileceği bir şekilde bu nedir,dedim.Kolunda kocaman bir dövme vardı.Hem de Türk Bayrağı şeklinde.Merak ettim sordum. Çok önemli değil,deyip geçiştirmek istedi.Anlatmak istemedi.Ama ben daha çok meraklandım.
-Bu benim ülkemin bayrağı dedim.Senin kolunda böyle bir dövmenin olması beni çok meraklandırdı,dedim.İşte o zaman Avustralyalı olduğunu söyleyen hastanın dizlerinin bağı çözüldü.Bir anda konuşmaya başladı,gözleri parlıyordu.
1915 yılında İngilizler bizi Çanakkale’ye getirdiler.Barbar Türkler dedikleri,Türklerle savaşmaya.Anlattıkları gibi Türkler barbar değildi.Esir olarak düştüğümüzde bize çok iyi misafirperverlik gösterdiler.Kendilerinin olmadığı halde yiyeceklerini bizimle paylaştılar.Hayret etmiştik.Savaşın dehşetini ilk defa Çanakkale’de görmüştük.Türkleri bu kadar güçlü kılan neydi?Gözlemlerimizden anladık ki birincisi imanları çok sağlamdı,ikincisi vatan aşkıydı.Binlercesi şehit olurken, binlercesi de şehit olabilmek için cepheden cepheye koşuyordu.İşte o gün anlamıştık ki İngilizler bizi kandırmıştı.Türkler bize çok iyi muamele etmişlerdi.Serbest kaldığımızda ülkemize dönmüştük.Ben de Türklere olan hayranlığımdan dolayı koluma bu dövmeyi yaptırmıştım.İşte böyle dedi.İlginç olan şu ki o gün de beni Türkler iyileştirmişti, bugün de yine bir Türk beni iyileştirmeye çalışıyor, diye mırıldandı.Senin adın ne evlat diye sordu?Ben de Ömer dedim.Bu ismi babam vermiş bana dedim.İslam halifesi Hz.Ömer’in ismi dedim.Avustralyalı asker bu sefer dedi ki sen müslüman mısın?Evet,dedim ben müslümanım.Bunu duyunca gözlerinden yaşlar döküldü.Ben yıllardır bu anı bekliyordum.Beni de müslüman yapar mısın,dedi.Yıllardır içinde sakladığı bu sırrı benimle paylaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyordu.Elbette dedim ve benimle birlikte kelimeyi şehadet getirdi.Artık müslümandı.İsminin de Ömer olmasını istedi.Anzaklı Ömer…
Arada yanıma uğra bana müslümanlıkla ilgili şeyler anlat diyordu.Sen çok güzel anlatıyorsun diyordu.Dedelerimiz hakkında o kadar güzel şeyler anlatmıştı ki hayran olmuştum.Anzaklı Ömer Türk milletinin asaletini anlamıştı.Bir Türk’ün Dünya’ya bedel olduğunu görmüştü.Yıllarca içinde taşıdığı bu hayranlığını unutmamıştı.Bir gün Anzaklı Ömer’in durumunun ağırlaştığını söylediler.Anonslarla beni Anzaklı Ömer’in odasına çağırıyorlardı.Hemen odaya geldim.Anzaklı Ömer son nefesini vermek üzereydi,birlikte şehadet getirdik ve gözlerini yumdu.Onu ebediyete uğurlamıştım.Çok güzel şeyler öğrenmiştim ondan.Hem de milletimle ilgili.Gurur duymuştum ecdadımdan.
Bir Anzaklı Ömer olamadıysak bize yazıklar olsun.Kendi içimizde ,kendi ülkemizi savunma cesareti gösteremeyecek gençler yetiştirdiysek çok yazık halimize.Çanakkale ruhunu ne zaman kaybettik.Avrupa bunun için elinden geleni yaptı.Gerek televizyonlarla,gerek teknolojik aletlerle bunu çok iyi başardı.
Ey Türk Gençliği! Aslında biz bu değiliz.Silkelen,silkelen ki kendimize gelebilelim.Özümüze,Çanakkale ruhuna dönebilelim.
Çanakkale Zaferimizin 105.yıldönümü mübarek olsun.Aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun…
Sevgi ve muhabbetle…
Bir destandır Çanakkale. ‘’Çanakkale Geçilmez” diyen o yüce yürekli,şehadet şerbetini içmiş şehitlerimizin ne demek istediğini bir anlasaydık keşke. Anlasaydık da medeniyet adı altında bize empoze edilenleri kabul etmeseydik.Gavurdan dost,hınzırdan post olmayacağını bilseydik.Şimdi gençliğimiz içler acısı bir durumda olmasaydı.Olmasaydı da cepheye daha onbeş yasında gitmenin sevincini yaşayan liseli gençlerin ruh hallerini anlayabilseydi.İman yüklü küçücük yürekleri görebilseydi.
Tamamen ümitsiz değiliz elbette.Güzel düşünen, güzel gören insanlarımız; güzel yürekli gençlerimiz de var.Bizim en büyük temennimiz de bu elbette.”Çanakkale Geçilmez” deyip düşman askerlerini topraklarımıza sokmayan ecdadımız, o günleri nasıl yaşadı.Bunları bilmek,öğrenmek gerekiyor.Tarihi iliklerimize kadar yaşamak gerekiyor.
Anzaklı Ömer; Çanakkale savaşında Türklere karşı savaşmış Avustralya’lı bir asker.Mr.Josef Miller.İngilizler tarafından tutulmuş paralı bir asker.Üstelik onlara Barbar Türklere karşı savaşılacağı söyleniyor.Hikaye gerçek,yaşanmış bir hikaye.1957 yıllarında Amerika’ya tıp eğitimi,ihtisas görmek için giden Doktor Ömer’in yaşadıkları ve bizlere aktardıkları…
Doktor Ömer şöyle anlatıyor başından geçenleri:Hastanede yeni olduğumuz için ağır vakalara baktırılmıyorduk.Sadece kan alıyor,rutin muayeneleri yapıyorduk.Bir gün yine bir hastanın kanını alacaktım.Kolunu sıvamasını istedim.Hasta kolunu sıvadığında beni hayrete düşüren bir şey olmuştu.İngilizce konuşuyorduk.Hastanın anlayabileceği bir şekilde bu nedir,dedim.Kolunda kocaman bir dövme vardı.Hem de Türk Bayrağı şeklinde.Merak ettim sordum. Çok önemli değil,deyip geçiştirmek istedi.Anlatmak istemedi.Ama ben daha çok meraklandım.
-Bu benim ülkemin bayrağı dedim.Senin kolunda böyle bir dövmenin olması beni çok meraklandırdı,dedim.İşte o zaman Avustralyalı olduğunu söyleyen hastanın dizlerinin bağı çözüldü.Bir anda konuşmaya başladı,gözleri parlıyordu.
1915 yılında İngilizler bizi Çanakkale’ye getirdiler.Barbar Türkler dedikleri,Türklerle savaşmaya.Anlattıkları gibi Türkler barbar değildi.Esir olarak düştüğümüzde bize çok iyi misafirperverlik gösterdiler.Kendilerinin olmadığı halde yiyeceklerini bizimle paylaştılar.Hayret etmiştik.Savaşın dehşetini ilk defa Çanakkale’de görmüştük.Türkleri bu kadar güçlü kılan neydi?Gözlemlerimizden anladık ki birincisi imanları çok sağlamdı,ikincisi vatan aşkıydı.Binlercesi şehit olurken, binlercesi de şehit olabilmek için cepheden cepheye koşuyordu.İşte o gün anlamıştık ki İngilizler bizi kandırmıştı.Türkler bize çok iyi muamele etmişlerdi.Serbest kaldığımızda ülkemize dönmüştük.Ben de Türklere olan hayranlığımdan dolayı koluma bu dövmeyi yaptırmıştım.İşte böyle dedi.İlginç olan şu ki o gün de beni Türkler iyileştirmişti, bugün de yine bir Türk beni iyileştirmeye çalışıyor, diye mırıldandı.Senin adın ne evlat diye sordu?Ben de Ömer dedim.Bu ismi babam vermiş bana dedim.İslam halifesi Hz.Ömer’in ismi dedim.Avustralyalı asker bu sefer dedi ki sen müslüman mısın?Evet,dedim ben müslümanım.Bunu duyunca gözlerinden yaşlar döküldü.Ben yıllardır bu anı bekliyordum.Beni de müslüman yapar mısın,dedi.Yıllardır içinde sakladığı bu sırrı benimle paylaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyordu.Elbette dedim ve benimle birlikte kelimeyi şehadet getirdi.Artık müslümandı.İsminin de Ömer olmasını istedi.Anzaklı Ömer…
Arada yanıma uğra bana müslümanlıkla ilgili şeyler anlat diyordu.Sen çok güzel anlatıyorsun diyordu.Dedelerimiz hakkında o kadar güzel şeyler anlatmıştı ki hayran olmuştum.Anzaklı Ömer Türk milletinin asaletini anlamıştı.Bir Türk’ün Dünya’ya bedel olduğunu görmüştü.Yıllarca içinde taşıdığı bu hayranlığını unutmamıştı.Bir gün Anzaklı Ömer’in durumunun ağırlaştığını söylediler.Anonslarla beni Anzaklı Ömer’in odasına çağırıyorlardı.Hemen odaya geldim.Anzaklı Ömer son nefesini vermek üzereydi,birlikte şehadet getirdik ve gözlerini yumdu.Onu ebediyete uğurlamıştım.Çok güzel şeyler öğrenmiştim ondan.Hem de milletimle ilgili.Gurur duymuştum ecdadımdan.
Bir Anzaklı Ömer olamadıysak bize yazıklar olsun.Kendi içimizde ,kendi ülkemizi savunma cesareti gösteremeyecek gençler yetiştirdiysek çok yazık halimize.Çanakkale ruhunu ne zaman kaybettik.Avrupa bunun için elinden geleni yaptı.Gerek televizyonlarla,gerek teknolojik aletlerle bunu çok iyi başardı.
Ey Türk Gençliği! Aslında biz bu değiliz.Silkelen,silkelen ki kendimize gelebilelim.Özümüze,Çanakkale ruhuna dönebilelim.
Çanakkale Zaferimizin 105.yıldönümü mübarek olsun.Aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun…
Sevgi ve muhabbetle…
YORUMLAR