Algıların önüne geçilmezse sahte gerçeklikler haline gelir. Dünya Koranavirüs belasıyla tanıştıktan sonra bu konuda bir takım çevrelerce sistematik algılar çalışmaları gerçekleştirildi ki; maalesef bir süre gerçekmiş gibi bu algılar toplumda kabul gördü. Hatırlayın; virüsün Çin’de ilk görüldüğü zamanları dünya bir panik halindeydi ve ülkeler virüsün kendi sınırlarına gelmeden bununla nasıl mücadele edeceğini tartışıyordu. Türkiye’de de daha virüs vakaları görülmeden bilim insanları konuyu enine boyuna masaya yatırılıyor, sabah-öğle ve akşam kuşaklarında ve haberlerinde tek konu Koranavirüsü’ydü.
“Koronavirüs soğuk algınlığının bir çeşidi abartama gerek yok mu” diyen mi “Kelle paça virüse karşı etkili” diyen mi “maskeye gerek yok” diyen mi ne ararsanız vardı o dönem. Birde bu insanlar sokaktaki normal vatandaş değil bilim insanlarıydı. Süreç bu insanları haksız çıkardı ve virüsün ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Ancak kimse bu algıların olumsuz sonuçlarıyla ilgili bir adım almadı. Bu süreçte bilim insanlarına güvenerek gerekli tedbirleri almadan dolaşıp hasta olanlar, yoğun bakıma girenler, entübe olanlar hatta ölenlerin hesabını sorulmadı. Türkiye’de söylenen sözlerin karşılığı ve sonuçlarının muhasebesini yapılmıyor. Ne yazık ki aynı kirli oyun aşı içinde yapılıyor. Uzun bir süredir aşı karşıtlığıyla aşının koruyuculuğunun bulunmadığını, insanlara çip takıldığı gibi savlar ortaya atılıyor. Bu da belki toplumun büyük bölümü tarafından benimsenmese de bazı kesimler tarafından kabul görüyor. Bu süreçte aşının bir faydasının bulunmadığını söyleyen kişilere güvenerek aşı olmayanların yarın karşılaşacağı olumsuzlukların mesuliyetini kim alacak. Olaya ifade özgürlüğü ve bireysel özgürlükler kapsamından bakabilirsiniz ancak ortada toplum sağlığı gibi ciddi bir konu var. Bu hastalık ortaya çıktıktan sonra insanlar yasal zorunluluk olmamasına rağmen maske taktı, ceza ödedi. Hafta sonları evlerinden dışarıya çıkamadı. Olağanüstü bir durum olduğu için toplum sağlığı adına özgürlükler kısıtlandı. O zaman yanıltıcı, toplum sağlığını tehdit eden bu tarz söylem ve tezler ifade özgürlüğü kapsamına alınmamalı. Bilenler bilir ne kadar konunun uzmanı da olsa finansal konularda ortaya atılan düşünceler kamuoyunu yanıltmaması için “Yatırımcı Tavsiyesi Değildir” ibaresiyle paylaşma zorunluluğu bulunurken, toplum sağlığı gibi önemli bir konuda düşüncelerin bu kadar basit bir şekilde paylaşılması ne kadar doğru. Aş karşıtlarının kabul ettiği gibi bu aşıların virüsten korunmaya bir faydası yoksa sonrasında vücutta onarılmaz hasarlara sebep veriyorsa bu kadar emek ve seferberlik ne için yapılıyor? Bu konunun gri alanı yoktur. Ya aşı Koronavirüs hastalığına karşı bir koruma sağlıyordur ya da azınlıkta olanların savunduğu gibi faydası yoktur. İki türlüsünde de devletin olaya el atması ve insanları algıcıların elinden kurtarması gerekir.
“Koronavirüs soğuk algınlığının bir çeşidi abartama gerek yok mu” diyen mi “Kelle paça virüse karşı etkili” diyen mi “maskeye gerek yok” diyen mi ne ararsanız vardı o dönem. Birde bu insanlar sokaktaki normal vatandaş değil bilim insanlarıydı. Süreç bu insanları haksız çıkardı ve virüsün ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Ancak kimse bu algıların olumsuz sonuçlarıyla ilgili bir adım almadı. Bu süreçte bilim insanlarına güvenerek gerekli tedbirleri almadan dolaşıp hasta olanlar, yoğun bakıma girenler, entübe olanlar hatta ölenlerin hesabını sorulmadı. Türkiye’de söylenen sözlerin karşılığı ve sonuçlarının muhasebesini yapılmıyor. Ne yazık ki aynı kirli oyun aşı içinde yapılıyor. Uzun bir süredir aşı karşıtlığıyla aşının koruyuculuğunun bulunmadığını, insanlara çip takıldığı gibi savlar ortaya atılıyor. Bu da belki toplumun büyük bölümü tarafından benimsenmese de bazı kesimler tarafından kabul görüyor. Bu süreçte aşının bir faydasının bulunmadığını söyleyen kişilere güvenerek aşı olmayanların yarın karşılaşacağı olumsuzlukların mesuliyetini kim alacak. Olaya ifade özgürlüğü ve bireysel özgürlükler kapsamından bakabilirsiniz ancak ortada toplum sağlığı gibi ciddi bir konu var. Bu hastalık ortaya çıktıktan sonra insanlar yasal zorunluluk olmamasına rağmen maske taktı, ceza ödedi. Hafta sonları evlerinden dışarıya çıkamadı. Olağanüstü bir durum olduğu için toplum sağlığı adına özgürlükler kısıtlandı. O zaman yanıltıcı, toplum sağlığını tehdit eden bu tarz söylem ve tezler ifade özgürlüğü kapsamına alınmamalı. Bilenler bilir ne kadar konunun uzmanı da olsa finansal konularda ortaya atılan düşünceler kamuoyunu yanıltmaması için “Yatırımcı Tavsiyesi Değildir” ibaresiyle paylaşma zorunluluğu bulunurken, toplum sağlığı gibi önemli bir konuda düşüncelerin bu kadar basit bir şekilde paylaşılması ne kadar doğru. Aş karşıtlarının kabul ettiği gibi bu aşıların virüsten korunmaya bir faydası yoksa sonrasında vücutta onarılmaz hasarlara sebep veriyorsa bu kadar emek ve seferberlik ne için yapılıyor? Bu konunun gri alanı yoktur. Ya aşı Koronavirüs hastalığına karşı bir koruma sağlıyordur ya da azınlıkta olanların savunduğu gibi faydası yoktur. İki türlüsünde de devletin olaya el atması ve insanları algıcıların elinden kurtarması gerekir.
YORUMLAR