Ülkenin yüzde doksanının evde olduğu bugünlerde evlerde de olsa insanlar bir şeylerle meşgul olmaya devam ediyor. Kimi evden çalışıyor. Kimi evde kalmanın tadını çıkartıyor. Film ve dizi seyredenler,  çocuklu ailelerin ödevleriyle olan uğraşları. Bir de bazı hanımlar var ki hazır evdeyken temizliğe kendini verenler. Birkaç gündür eskiciler geçiyor sokağımızdan. El arabasını ittirerek geçimini sağlamaya çalışanlar. Fakat dikkatimi çeken el arabasının hep dolu olması. Merak edip sordum bir eskiciye arabasının nasıl oluyor da sürekli bu kadar dolu olduğunu. E bayanlar evde temizlik yapıyorlar ve ne kadar eski varsa atıyorlar. Ben de sürekli geziyorum ve topluyorum dedi. Ne kadar da ironik. Eski eşyalarımızı veriyoruz ama eski günlerimizi arıyoruz. Bugünlerde eski günlerin kıymetini ne kadar da iyi anlar olduk. Bir arkadaşla kahve içmenin keyfini. Evden çıkıp işe gitmenin mutluluğunu. Çocuklarımızı okula gönderirken bir öpücük kondurup iyi dersler demeyi. Şimdi virüs bulaşacak diye bırakın öpmeyi yaklaşamaz olduk çocuklarımıza. Bir şeyi yitirmeden onun kıymeti anlaşılmazmış derler ya ne kadar da doğruymuş. Mart ayı bile o kadar uzun geldi ki bir türlü bitmiyor sanki. Hani mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırırdı,  bu sene sadece kapıdan baktırdı. Bakalım nisan ayı bize neler getirecek , bizden neler götürecek.