Cennet ve Cehennemin arasında bir perde vardır.Bunlar burada Cennet ve Cehennem ehlini simalarından tanırlar.Cennet ehline”Selamün Aleyküm” diyerek seslenirler ki bunlar çok arzu ettikleri halde,henüz oraya(cennete girememiş kimselerdir).Cehennem ehline dönerler ve “Ey Rabbimiz bizi bu zalim toplulukla birlikte  bulundurma ”derler.(Araf 46)

Araf neresidir ve Arafta kalanlar, bekleyenler  kimlerdir? Efendimizin hadis-i şeriflerinde bahsettiği Araf cennet ile cehennem arasında kalan bir tepenin yüksekliğin ismidir.Bazı kaynaklarda burası sırat köprüsünün şerefeleridir.Burada bekleyenler ise sevapları ve günahları eşit olanlar,kul hakkı yiyenler ve dünyadayken bu kul hakkı sebebiyle helallik alamayanlar,kafirlerin çocukları,mü’min olan üç harfliler,bazı rivayetlerde melekler, deliler ve mecnunlar olduğu rivayet edilmiştir.Bütün bunları yine de en iyi rabbim bilir.Çünkü kim oldukları kesin bir şekilde açıklanmamıştır.

Dünyevi anlamda  kullanılan” araftayım”  ifadesi ise ne o tarafta ne de bu taraftayım,ne iyiyim ne de kötüyüm.Ne yapacağımı tam bilmiyorum.Kendi iç dünyamla çatışma halindeyim.Ahmet Hamdi Tanpınar’ın  dediği gibi;ne içindeyim zamanın ne de yekpare dışındayım.Bir  çıkmaza girdim,kararsız kaldım,ne yapacağını bilemiyorum anlamlarında kullanırız. Maddi boşluklarımızdan ziyade manevi boşluklarımızda bunu daha çok hissederiz.Yapmak istediğimiz şeyleri tam anlamıyla yapamamak bizi huzursuz eder.Kalbimiz tertemizdir.Kötülüğün zerresi yoktur;ama yine de tam anlamıyla rabbimize yönelemeyiz.Açamayız kalbimizi.Yaşımızın ilerlemesi mi, çevremizin baskısı mı ,nefsimizin aldatmacası mı desek bilmiyorum.İki arada bir derede kalmak…Ne o tarafa yakınlaşabilmek ne de bu taraftan uzaklaşabilmek.Zor gerçekten.Şöyle oturup düşününce bunun bir çıkmaz olduğu hissine kapılıyoruz.Aslında öyle değil.Tarafsız olmaktansa taraf olmak her zaman iyidir.Ya beyaz ya siyahsınızdır,gri olmaya gerek yok.Ya haramın yanındasınızdır,ya da helalin.Bunu biz kendimiz seçeriz.Ayet-i Kerime o kadar güzel anlatmış ki, biraz düşünmek,anlamak gerek.Ya Cennet ehli olmak için uğraşırsınız,ya da Cehennem ehli olmak için.Hiçbir şey yapmıyorsanız siz  bilirsiniz.Bu seçim sizin,bizim  elimizde.Ellerinde olmadan orada olacak olanlar var bir de.Onları da en iyi tanıyan ve en iyi  bilen yine de rabbim.

Bu konuya nasıl vakıf oldum bilmenizi isterim.Bir akşam bir radyo programını dikkat kesilmiş bir şekilde  dinliyorum.Bir bayan dinleyici canlı yayına bağlandı.Yaşantısını,yaşadığı sıkıntıları paylaştı.Etkilendim.Şöyle diyor kadın:Kur’an öğrenmek istiyorum,namaz kılmak istiyorum;ama kimse bana bu konuda yardımcı olmuyor.Küçüklüğümde ailem öğretmemiş,şimdi komşularımdan yardım istiyorum bildikleri halde öğretmiyorlar,ne yapacağımı bilmiyorum,araftayım,ne olur bana yardım edin, diyor, feryat ediyordu.Nasıl olabilir değil mi?Teknoloji çağındayız,herkes çok kolay öğrenebilir bunları.Öyle teknolojiyle filan olacak işler değil bunlar elbette.Bunun gibi ne kadar çok örnek yaşantılar var kimbilir?Elinin altında olanları değerlendiremeyenler,kıymet bilmeyenler,ömürlerini törpüleyip duranlar ne çoktur hayatımızda.Öğrenmenin yaşı ve utancı olmaz.Beşikten mezara kadar bu iş devam ediyor.Arafta,arada kalmayalım. Rabbim bu durumda olanların yardımcısı olsun.Bize de bu konuda görev düşerse seve seve yapmaya hazırız.

Allah’a Emanet Olunuz

     Sevgilerimle….