Yıllar önce kansere yakalanıp hasta olduğunu bile unutup “ölüm aklıma bile gelmiyor yapacak çok işim var” diyerek çalışmalarına devam eden ve sonunda bu kötü hastalığa yenik düşen Türkan Saylan’ı vefatının yılında ben de anmak istedim. Türkan hocanın hangi özelliğinden başlamak gerekir bilemedim. Yaptığı her iş attığı her adım çok kıymetli. Kendi derdini unutup başkalarına derman olmaya çalışan bir kadın. Bir doktor aynı zamanda bir anne ve manevi evlatlarıyla da bu dünyada bir çok ilke imza atmış. Bir kadın takı takmayı sever ama Türkan hoca sadece tıp rozeti takıyor. Bir gün Bakırköy Akıl Hastanesi’ne ziyarette bulunuyor ve cüzzamlı hastaları görüyor uykuları kaçıyor okuyor, araştırıyor ve pes etmiyor. Tıp okuyor ya uzmanlığını Deri ve Zührevi Hastalıkları olarak seçiyor. Cüzzamla Savaş Derneği’ni kuruyor ve ilerleyen zamanda Lepra Hastanesi Türkan hocanın öncülüğünde kuruluyor. Her zaman umudunu yitirmeden çalışan bu güçlü kadın kız çocuklarını okutmak için kollarını sıvıyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurup küçük yaşta evlendirilmek istenen kız çocuklarını okumaları için yönlendiriyor onlara burs veriyor. Verdiği burslar sayesinde birçok kız çocuğunun kalbine dokunuyor. Korkmadan cüzzamlı hastalara dahi dokunarak şifa vermeye çalışıyor. Yani hayatı boyunca dokunduğu her şeyi hayata bağlıyor. Pes etmiyor yılmıyor çabalıyor ve arkasında çok güzel yetişmiş öğrenciler bırakarak bu hayattan göçüp gidiyor. Bu dünyadan tıp rozetini severek takan, çocukları çok seven, hastalarına şifa olan kızıl kısa saçlı, güzel yüzlü koca yürekli bir kadın geçiyor.