Sarıkamış olayı tarihimizde beyaz hüzün olarak yerini almıştır. Bir oldu bitti ile 1. cihan harbine giren Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Cephesi’nde savaşmadan 100.000 civarında civanmert askerimizi donarak kaybettiğimiz acılı hikayenin öyküsüdür Sarıkamış.
Sarıkamış’ı anlatan yüzlerce eser basılmış, Bunların çoğunu okumak nasip oldu. Sarıkamış deyince banim aklıma İsmail Bilgin ağabeyimiz ve Sare Gürbüz Özeren geliyor. Bu iki kalemin yazdığı romanlar acıklı hikayeyi bir solukta içimizi dondurarak bize veriyor. Birkaç kez okuduğum bu eserler beni hep o günlere götürüyor. Ruhumuzda hala taptaze o anlar yaşanıyor. Özellikle Ermeni çetelerin yaptığı zulum daha dün gibi kulaklarımızda çınlıyor. Hiçbir zaman unutmayacağımız ve her daim rahmetle anacağımız Sarıkamış şehitlerimizin hazin öyküsünden haberdar olmak istiyorsanız bu iki kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Şimdi kitaptan yola çıkarak Sarıkamış beyaz hüzün bize ne hatırlatıyor. Sarıkamış nedir biraz ondan bahsetmeye çalışayım.
Sarıkamış Harekâtı 22 Aralık 1914 – 6 Ocak 1915 tarihleri arasında, I. Dünya Savaşı sırasındaOsmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında Sarıkamış ve çevresinde ( Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız, Mecingirt, Sarkamış, Divik ) gerçekleşen muharebeler olup Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri taktik hatalarıyla büyük bir kayıpla, hazin bir son ile sonuçlanan bir askeri girişimdir.
Kafkas cephesindeki muharebeler 1 Kasım’da Rus kuvvetlerinin Osmanlı sınırını geçmesiyle başlamıştır. Türklerin Rus sınırına (Sarıkamış‘ın 30 kilometre güneybatısından geçerdi) en yakın birlikleriHasankale‘deki 11. Kolordu’ya bağlı 18. ve 34. tümenlerdi (11. Kolordu’nun diğer tümeni olan 33. Tümen Tutaktaydı). Hasan İzzet Paşa barış döneminde hazırlanan plana uyarak 18. ve 34. Tümenleri erkenden Erzurum’un doğusundaki Höyükler mevziine çekmiştir. 4 Kasım’da Yusuf İzzet Beyin komutası altındaki 2. Nizamiye Tümeni Köprüköy’ün doğusunda Rus öncü kuvvetiyle çatışmaya girmiştir. Düşmanı 8 tabur piyade ve 1 alay süvari olarak tahmin etmiştir. Bu zayıf Rus kuvvetini bozguna uğratarak, yeniden Höyükler mevziine dönmek için 11. Kolordu’yu ve 9. Kolordu’nun 28. Tümenini Hasan İzzet Paşa aceleyle yeniden Rus kuvvetlerinin üzerine göndermiştir. 7 Kasım’da 1. Köprüköy muharebesi başlamıştır. Rus kuvvetleri cephe taarruzları geri atılmıştır. 8 Kasım’daki zaferden sonra Hasan İzzet Paşa kurmay başkanı Alman yarbay Guse’nin tavsiyesiyle Türk ordusunu Höyükler’e geri çekilme emrini yazdırmıştır. 11. Kolordu kumandanı Galip Paşa, geri çekilmek için bir neden olmadığını ve sebepsiz yere vatan toprağını düşmana bırakmanın Türk askerlerinin moralini bozacağını söyleyerek bu emri geri aldırmıştır. Bundan sonra 21 Kasım’a kadar ufak kesintiler haricinde Türk-Rus muharebeleri devam etmiştir. Türkler her tarafta Rus kuvvetlerini geri atarak Ruslardan 30 kilometre kadar araziyi geri almıştır. Fakat Hasan İzzet Paşa cephanenin azalması ve Narman tarafındaki Rus kuvvetleri hakkında abartılı bilgiler aldığı için 21 Kasım gecesi Türk ordusunu 15 kilometre geri çekilme emri vermiştir. İstanbul’dan Enver Paşa ve Hasan İzzet Paşa’nın altında bulunan diğer komutanlar geri çekilme kararının yanlış bir karar olduğunu Hasan İzzet Paşa’ya inandırmaya çalışsalar da başarısız olmuşlardır. 21 Kasım gecesi çıkan korkunç kar fırtınasında Türk ordusu ağır zayiata uğramıştır. Geri çekilmeden sonra askerin morali bozulmuş ve firar vakaları artmıştır. Ruslar Türklerin geri çekileceğini beklemedikleri için Türklere karşı taarruza geçmemişlerdir. Bu geri çekilmeden sonra muharebeler çatışma şeklinde birkaç gün devam ettikten sonra kesilmiştir. Bu gereksiz geri çekilmeden dolayı Kafkas cephesinin durumu hakkında endişeye kapılan Enver Paşa cepheyi ziyaret edip durumu yerinde görmek istemiştir. Meclisi Vükela (Bakanlar Kurulu) Enver Paşa’ya Harbiye Nazırı olarak başkent İstanbul’dan ayrılmaması gerektiğini söylemiştir. Bu yüzden Enver Paşa kendi yerine cepheyi teftiş etmek üzere Hafız Hakkı Paşa’yı göndermiştir. Hafız Hakkı Paşa’nın hareketinden birkaç gün sonra, kalması yönündeki ikazlara rağmen kendisi de 6 Aralık’ta Yavuz kruvazörüne binerek cepheye hareket etmiştir. 40 bin askerden oluşan 10. Kolordu Aralığın başlangıcında Kafkas cephesine ulaşmıştır. Enver Paşa 10. Kolordu’nun yokluğuna rağmen Ruslara karşı kazanılan başarılara güvenerek, Rus ordusunun kuşatma ve imha etme planı hazırlamıştır. Hasan İzzet Paşa Enver Paşa’ya iklim ve arazi şartlarını öne sürerek kuşatma çemberinin daraltılması gerektiğini söylemiştir. Enver Paşa bu teklifi kabul etmiştir fakat 18 Aralık’ta Hasan İzzet Paşa Enver Paşa’ya çektiği telgrafta “orduyu bundan böyle idare için kendisinde cesaret göremediğini” söyleyerek vazifesinden affını rica etmiştir. Enver Paşa bu yüzden Hasan İzzet Paşa’nın yerine 3. Ordu kumandanlığını üstlenmiştir.
22 Aralık tarihinde başlayan 9. ve 10. kolordunun yürüyüşü, çok çetin olmuştur. Bir taraftan kar ve tipi ile mücadele edilirken diğer taraftan da açlık kol geziyordu. Güzergah üzerinde uğradıkları köylerin bazıları ise Ermeni çeteler tarafından yakılıp yıkılmış, köyler hep boşalmıştı. 1877’deki 93 Harbi’nde, Osmanlı İmparatorluğu‘nun yenilgisi ile sonuçlanınca Batum savaş tazminatı olarak Rusya‘ya verilmiş, Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin de Berlin Antlaşmasıile Rusya’ya bırakılmıştı. Bu yurt topraklarını geri almak amacıyla, gerçekleştirilen “Sarıkamış Harekâtı” öncesinde Enver Paşa çetin kış ve beyaz örtüyü çok dikkate almamış, bununla beraber Ermeni çetelerinin o bölgelerde yapabilecekleri tahribatları çok düşünememişti. Günlerce askerimiz karlarla kaplı yollardan dağ dere tepe demeden yürümüş, dondurucu soğukta yeterli giyecek ve malzemeler elerlinde olmayınca askerlerimizin büyük çoğunluğu Allahü Ekber Dağları eteklerine gelinceye kadar soğuktan donarak telef olmuş ve şehit düşmüşlerdi. Bir yandan da Sarıkamış’a ulaşıncaya kadar karşılarına çıkan Ermeni çeteleri ile çetin mücadele veren askerimiz hem Ermeni çetelerinin hem de kar tipi ile birlikte dondurucu soğuğun arasına sıkışıp kalmışlardı.
29 Aralık 1914‘te 10. ve 11. Kolordu Sarıkamış’a ulaşamadan hava şartlarına yenik düşmüş ancak 9. Kolordu tek başına Sarıkamış’a ulaşabilmişti. Sarıkamış’a girebilen 300 kişilik bir 9. Kolordu kuvveti de Ruslar tarafından geri püskürtülmüş ve büyük kayıplar verilmiştir. 6 Ocak 1915 günü 9. Kolordu mevcudu iyice azalınca Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa askere geri çekilme emri vermiştir. 10 Ocak 1915’te Enver Paşa 3. Ordu komutanlığını, Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa’’ya devrederek İstanbul’a dönmüştür.
Tarihimizde beyaz hüzün olarak kayıtlara geçen “Sarıkamış Harekâtı”nda Ruslar da 30.000 civarında askerlerini kaybetmiştir. İbretlik hikayesi olan bu harekatta Osmanlı askerlerinin büyük çoğunluğu savaşmadan soğuk ve musallat olan tifüs hastalığından ölmüştür. Ancak bazı kaynaklara göre abartıldığı kadar da asker ölümü yoktur. En büyük sorun çetin kış şartlarının hesap edilememesi ayrıca yeterli iaşe ve cephane bulunamamasıdır.
Her yıl Sarıkamış Harekâtı anma programları tertip edilir ve o günlerin anısına Allahü Ekber Dağlarına yürüyüş yapılır. Her sene kutlamalar aynı çerçeve de olur ve 90.000’e yakın askerlerimizin donarak öldüğü vurgulanır. Ancak Sarıkamış macerası aslında abartıldığı ölçüde yüksek kayıp rakamları ile değil Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün müttefiklerinin savaş hedefleri uğruna heba edilmesinin bir göstergesi olarak tarihteki yerini alması daha doğru tespit olur.
Sarıkamış’ı anlatan yüzlerce eser basılmış, Bunların çoğunu okumak nasip oldu. Sarıkamış deyince banim aklıma İsmail Bilgin ağabeyimiz ve Sare Gürbüz Özeren geliyor. Bu iki kalemin yazdığı romanlar acıklı hikayeyi bir solukta içimizi dondurarak bize veriyor. Birkaç kez okuduğum bu eserler beni hep o günlere götürüyor. Ruhumuzda hala taptaze o anlar yaşanıyor. Özellikle Ermeni çetelerin yaptığı zulum daha dün gibi kulaklarımızda çınlıyor. Hiçbir zaman unutmayacağımız ve her daim rahmetle anacağımız Sarıkamış şehitlerimizin hazin öyküsünden haberdar olmak istiyorsanız bu iki kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Şimdi kitaptan yola çıkarak Sarıkamış beyaz hüzün bize ne hatırlatıyor. Sarıkamış nedir biraz ondan bahsetmeye çalışayım.
Sarıkamış Harekâtı 22 Aralık 1914 – 6 Ocak 1915 tarihleri arasında, I. Dünya Savaşı sırasındaOsmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında Sarıkamış ve çevresinde ( Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız, Mecingirt, Sarkamış, Divik ) gerçekleşen muharebeler olup Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri taktik hatalarıyla büyük bir kayıpla, hazin bir son ile sonuçlanan bir askeri girişimdir.
Kafkas cephesindeki muharebeler 1 Kasım’da Rus kuvvetlerinin Osmanlı sınırını geçmesiyle başlamıştır. Türklerin Rus sınırına (Sarıkamış‘ın 30 kilometre güneybatısından geçerdi) en yakın birlikleriHasankale‘deki 11. Kolordu’ya bağlı 18. ve 34. tümenlerdi (11. Kolordu’nun diğer tümeni olan 33. Tümen Tutaktaydı). Hasan İzzet Paşa barış döneminde hazırlanan plana uyarak 18. ve 34. Tümenleri erkenden Erzurum’un doğusundaki Höyükler mevziine çekmiştir. 4 Kasım’da Yusuf İzzet Beyin komutası altındaki 2. Nizamiye Tümeni Köprüköy’ün doğusunda Rus öncü kuvvetiyle çatışmaya girmiştir. Düşmanı 8 tabur piyade ve 1 alay süvari olarak tahmin etmiştir. Bu zayıf Rus kuvvetini bozguna uğratarak, yeniden Höyükler mevziine dönmek için 11. Kolordu’yu ve 9. Kolordu’nun 28. Tümenini Hasan İzzet Paşa aceleyle yeniden Rus kuvvetlerinin üzerine göndermiştir. 7 Kasım’da 1. Köprüköy muharebesi başlamıştır. Rus kuvvetleri cephe taarruzları geri atılmıştır. 8 Kasım’daki zaferden sonra Hasan İzzet Paşa kurmay başkanı Alman yarbay Guse’nin tavsiyesiyle Türk ordusunu Höyükler’e geri çekilme emrini yazdırmıştır. 11. Kolordu kumandanı Galip Paşa, geri çekilmek için bir neden olmadığını ve sebepsiz yere vatan toprağını düşmana bırakmanın Türk askerlerinin moralini bozacağını söyleyerek bu emri geri aldırmıştır. Bundan sonra 21 Kasım’a kadar ufak kesintiler haricinde Türk-Rus muharebeleri devam etmiştir. Türkler her tarafta Rus kuvvetlerini geri atarak Ruslardan 30 kilometre kadar araziyi geri almıştır. Fakat Hasan İzzet Paşa cephanenin azalması ve Narman tarafındaki Rus kuvvetleri hakkında abartılı bilgiler aldığı için 21 Kasım gecesi Türk ordusunu 15 kilometre geri çekilme emri vermiştir. İstanbul’dan Enver Paşa ve Hasan İzzet Paşa’nın altında bulunan diğer komutanlar geri çekilme kararının yanlış bir karar olduğunu Hasan İzzet Paşa’ya inandırmaya çalışsalar da başarısız olmuşlardır. 21 Kasım gecesi çıkan korkunç kar fırtınasında Türk ordusu ağır zayiata uğramıştır. Geri çekilmeden sonra askerin morali bozulmuş ve firar vakaları artmıştır. Ruslar Türklerin geri çekileceğini beklemedikleri için Türklere karşı taarruza geçmemişlerdir. Bu geri çekilmeden sonra muharebeler çatışma şeklinde birkaç gün devam ettikten sonra kesilmiştir. Bu gereksiz geri çekilmeden dolayı Kafkas cephesinin durumu hakkında endişeye kapılan Enver Paşa cepheyi ziyaret edip durumu yerinde görmek istemiştir. Meclisi Vükela (Bakanlar Kurulu) Enver Paşa’ya Harbiye Nazırı olarak başkent İstanbul’dan ayrılmaması gerektiğini söylemiştir. Bu yüzden Enver Paşa kendi yerine cepheyi teftiş etmek üzere Hafız Hakkı Paşa’yı göndermiştir. Hafız Hakkı Paşa’nın hareketinden birkaç gün sonra, kalması yönündeki ikazlara rağmen kendisi de 6 Aralık’ta Yavuz kruvazörüne binerek cepheye hareket etmiştir. 40 bin askerden oluşan 10. Kolordu Aralığın başlangıcında Kafkas cephesine ulaşmıştır. Enver Paşa 10. Kolordu’nun yokluğuna rağmen Ruslara karşı kazanılan başarılara güvenerek, Rus ordusunun kuşatma ve imha etme planı hazırlamıştır. Hasan İzzet Paşa Enver Paşa’ya iklim ve arazi şartlarını öne sürerek kuşatma çemberinin daraltılması gerektiğini söylemiştir. Enver Paşa bu teklifi kabul etmiştir fakat 18 Aralık’ta Hasan İzzet Paşa Enver Paşa’ya çektiği telgrafta “orduyu bundan böyle idare için kendisinde cesaret göremediğini” söyleyerek vazifesinden affını rica etmiştir. Enver Paşa bu yüzden Hasan İzzet Paşa’nın yerine 3. Ordu kumandanlığını üstlenmiştir.
22 Aralık tarihinde başlayan 9. ve 10. kolordunun yürüyüşü, çok çetin olmuştur. Bir taraftan kar ve tipi ile mücadele edilirken diğer taraftan da açlık kol geziyordu. Güzergah üzerinde uğradıkları köylerin bazıları ise Ermeni çeteler tarafından yakılıp yıkılmış, köyler hep boşalmıştı. 1877’deki 93 Harbi’nde, Osmanlı İmparatorluğu‘nun yenilgisi ile sonuçlanınca Batum savaş tazminatı olarak Rusya‘ya verilmiş, Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin de Berlin Antlaşmasıile Rusya’ya bırakılmıştı. Bu yurt topraklarını geri almak amacıyla, gerçekleştirilen “Sarıkamış Harekâtı” öncesinde Enver Paşa çetin kış ve beyaz örtüyü çok dikkate almamış, bununla beraber Ermeni çetelerinin o bölgelerde yapabilecekleri tahribatları çok düşünememişti. Günlerce askerimiz karlarla kaplı yollardan dağ dere tepe demeden yürümüş, dondurucu soğukta yeterli giyecek ve malzemeler elerlinde olmayınca askerlerimizin büyük çoğunluğu Allahü Ekber Dağları eteklerine gelinceye kadar soğuktan donarak telef olmuş ve şehit düşmüşlerdi. Bir yandan da Sarıkamış’a ulaşıncaya kadar karşılarına çıkan Ermeni çeteleri ile çetin mücadele veren askerimiz hem Ermeni çetelerinin hem de kar tipi ile birlikte dondurucu soğuğun arasına sıkışıp kalmışlardı.
29 Aralık 1914‘te 10. ve 11. Kolordu Sarıkamış’a ulaşamadan hava şartlarına yenik düşmüş ancak 9. Kolordu tek başına Sarıkamış’a ulaşabilmişti. Sarıkamış’a girebilen 300 kişilik bir 9. Kolordu kuvveti de Ruslar tarafından geri püskürtülmüş ve büyük kayıplar verilmiştir. 6 Ocak 1915 günü 9. Kolordu mevcudu iyice azalınca Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa askere geri çekilme emri vermiştir. 10 Ocak 1915’te Enver Paşa 3. Ordu komutanlığını, Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa’’ya devrederek İstanbul’a dönmüştür.
Tarihimizde beyaz hüzün olarak kayıtlara geçen “Sarıkamış Harekâtı”nda Ruslar da 30.000 civarında askerlerini kaybetmiştir. İbretlik hikayesi olan bu harekatta Osmanlı askerlerinin büyük çoğunluğu savaşmadan soğuk ve musallat olan tifüs hastalığından ölmüştür. Ancak bazı kaynaklara göre abartıldığı kadar da asker ölümü yoktur. En büyük sorun çetin kış şartlarının hesap edilememesi ayrıca yeterli iaşe ve cephane bulunamamasıdır.
Her yıl Sarıkamış Harekâtı anma programları tertip edilir ve o günlerin anısına Allahü Ekber Dağlarına yürüyüş yapılır. Her sene kutlamalar aynı çerçeve de olur ve 90.000’e yakın askerlerimizin donarak öldüğü vurgulanır. Ancak Sarıkamış macerası aslında abartıldığı ölçüde yüksek kayıp rakamları ile değil Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün müttefiklerinin savaş hedefleri uğruna heba edilmesinin bir göstergesi olarak tarihteki yerini alması daha doğru tespit olur.
YORUMLAR