Hani hep eskiler daha güzeldi diyoruz ya nedir bu eskiye olan özlemimiz.

Bir arkadaşımızla, komşumuzla ya da ailecek oturulduğunda sohbet konusu illa ki eskilerden açılır. Eski günlerin üstüne de uzun uzun konuşulur. Benim için de öyle çocukluğum gençliğim daha güzeldi. En önemlisi internet yoktu. Bu kadar fazla elektronik eşya yoktu. Bunların çevreye yaymış olduğu radyasyon yoktu. Her şey bir farklıydı. Akşam olsun da biraz uzanalım yorgunluğumuz geçsin dediğimiz yataklarımız bile çok farklı. Önceden yataklarımız, yorganlarımız, yastıklarımız yünden olurdu. Mis gibi yer yatakları vardı. Kış gecelerinde sabun kokulu çarşaflarımızda yatardık. O kokunun verdiği mutluluk huzur , başını koyduğun yastık sarılıp uyuduğun yorganın bile kıymetini bilememiş olanlar var. Annelerimiz ya da büyüklerimiz elleriyle ördükleri kazakları hırkaları hatta çorapları giydirirlerdi bize. İlmek ilmek dokunmuş, emek verilmiş kıyafetler. Şimdilerde bunlarda pek kalmadı. Hazır kıyafetler insanların hayatını kolaylaştırdı. Yine bunların da sentetik olması kimsenin umurunda olmadı. Çünkü hazır olan bütün her şey pratik geliyor bizlere. En azından hala tarhana, erişte, turşu ve salça yapanlarımız var. En azından bu eskiden beri alışıla gelmiş olan tatlarımızı kaybetmeyelim. Şimdi tam zamanı birçok evde kışlık yiyecek hazırlığı telaşları var. Annelerimiz ısrarla kavanoz kavanoz reçeller, rengarenk kompostolar hazırlıyorlar. Bunların da elbette hazırları var. Belki gelecek nesiller bu doğal olan gıdaları yapmayacaklar bu kültürümüzde yok olup gidecek. Yine de bunların yapıldığı evlerde yaşayanlar çok şanslı olacak.