Uzm.
Uzm. Dr. Müge Yetener, yürüyüş bozuklukları ve postüral dengesizliğin parkinson hastalığında (PH) düşme ve sakatlığın önde gelen nedenleri olduğunu söyledi. Postüral kontrolde bilişin de önemli rol oynadığını belirten Uzm. Dr. Yetener, ‘Düşme riski yüksek olan hastalar mümkün olduğu kadar erken rehabilitasyona sevk edilmelidir. Çünkü parkinson hastalığında antiparkinson ilaçlar ve cerrahi, yürüyüş ve postürü iyileştirmez. PH teşhisi konan her birey, düzenli olarak egzersiz yapmaya teşvik edilmelidir’ dedi.
Kent Bayraklı Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Yetener, parkinson hastalığının (PH) yavaş ilerleyip hareket sisteminde bozulmalarla belirti verdiğini hatırlatarak, parkinson hastalarında motor hastalık şiddetini azaltıp yaşam kalitesini artırmak için fizyoterapinin önemine dikkat çekti. Parkinson hastalığının dünya çapında en yaygın ikinci nörodejeneratif hastalık olduğunu, her iki cinsi etkilese de erkeklerde daha yaygın görüldüğünü ifade eden Yetener, şu bilgileri verdi
‘Hastalık tipik olarak 50 yaşından sonra gelişir ve 65 yaşından büyük nüfusun yüzde 2’sini etkileyebilir. Nadir görülen bir hastalıktı, ancak iki yüzyıldan daha kısa bir sürede yaygın hale geldi. Dünya genelinde 6.2 milyon parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Nedeni net bilinmediği için hastalığın gelişimini etkileyen ilgili risk faktörlerinin belirlenmesi zorlaşıyor. Yaş, hastalığın gelişimi açısından bilinen bir risk faktörü ve 80 yaş civarında zirveye ulaşır. Tarım ilaçları, önceden kafa travması geçirme, -bloker (kalp ile ilgili ilaç) kullanımı, kırsal yaşam, tarımsal meslek ve kuyu suyu içme gibi çevre ile alakalı risk faktörleri, hastalığın gelişimi ile ilişkili bulunmaktadır. Ayrıca parkinson ile ilişkili semptomlara neden olan en az 23 genetik lokasyon tespit edilmiştir.’
Düşme ve sakatlık nedenleri
Uzm. Dr. Yetener, parkinson hastalığında düşme ve sakatlıklara yürüyüş bozuklukları ve postüral dengesizliğin neden olduğunu söyledi. Postüral kontrolde önemli bir rol oynayan bilişin de yürüme, postür değerlendirme ve tedavisine etki edebileceğini kaydeden Yetener, düşme riski yüksek olan hastaların mümkün olduğu kadar erken rehabilitasyona sevk edilmesi gerektiğini kaydetti. Parkinson hastalığında antiparkinson ilaçlar ve cerrahinin yürüyüş ve postürü iyileştirmediğini, bu nedenle bu öneride bulunduğunu belirten Yetener, ‘Parkinson teşhisi konan her birey, düzenli olarak egzersiz yapmaya teşvik edilmeli’ dedi.
Nörodejeneratif hastalıklarla ilgili hayvan çalışmalarında fiziksel egzersizin enflamasyon oluşturan faktörleri azalttığının ortaya çıkarıldığını kaydeden Yetener, sözlerini şöyle sürdürdü
‘Diz kas kuvveti, parkinson hastalarında düşme korkusu düzeyinin önemli ve bağımsız belirleyicisidir. Dengenin, yürüme stabilitesinin ve diz kas kuvvetinin iyileştirilmesi, parkinsonda denge güvenini arttırmada çok önemli olabilir’ dedi.
‘Yürüyüş donması görülebilir’
Yürüyüşün donmasının hastalarda sık görülen bir yürüyüş bozukluğu olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Yetener, ‘Donma tipik olarak birkaç saniye sürer, hasta motor bloğunu aşmak ve ilerlemek için ortak bir çaba göstermesine rağmen ayaklarının yere yapışık olduğunu hisseder ve bu da onun yerinde kalmasına neden olur. Zihinsel şartların da yürüyüş donmasında önemli bir rol oynadığını gösteren kanıtlar mevcuttur. Stres, kaygı, depresyon ve bilişsel olarak zorlayıcı durumlar yürüyüş donması ile ilişkilidir. Günümüzde parkinson hastalarında motor disfonksiyonunu (görev bozukluğu) iyileştirdiği gösterilen ‘zihin-vücut egzersiz terapileri’dir. Aerobik egzersizler, direnç eğitimi, denge ve yürüyüş eğitimleriyle motor hastalığın şiddetinin azaltıp hastanın yaşam kalitesinin artırılması amaçlanır. Öte yandan her bireyde hastalık seviyesi ve buna yönelik ihtiyaçlar farklı olduğu için bireye yönelik eğitimler esastır. Fizyoterapi hizmetleri de bütünleşik bakım yaklaşımı içinde fizyoterapistleri, nörologları, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimlerini, hemşireleri, sosyal hizmet uzmanlarını, konuşma terapistlerini, mesleki terapistleri içerebilen ancak bunlarla sınırlı olmayan çeşitli profesyonellerce sunulmalıdır. Fizyoterapi egzersizlerine ek olarak evde ve toplumsal temelli olarak yapılacak dans (tango), Qhi Gong, Thai chi, yoga egzersizleri de denge, bilişsel performans, düşme korkusunu aşma, kaygı ve depresyonu giderme gibi ek yararlar sağlamaktadır’ ifadelerini kullandı.
Uzm. Dr. Müge Yetener, yürüyüş bozuklukları ve postüral dengesizliğin parkinson hastalığında (PH) düşme ve sakatlığın önde gelen nedenleri olduğunu söyledi. Postüral kontrolde bilişin de önemli rol oynadığını belirten Uzm. Dr. Yetener, ‘Düşme riski yüksek olan hastalar mümkün olduğu kadar erken rehabilitasyona sevk edilmelidir. Çünkü parkinson hastalığında antiparkinson ilaçlar ve cerrahi, yürüyüş ve postürü iyileştirmez. PH teşhisi konan her birey, düzenli olarak egzersiz yapmaya teşvik edilmelidir’ dedi.
Kent Bayraklı Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Yetener, parkinson hastalığının (PH) yavaş ilerleyip hareket sisteminde bozulmalarla belirti verdiğini hatırlatarak, parkinson hastalarında motor hastalık şiddetini azaltıp yaşam kalitesini artırmak için fizyoterapinin önemine dikkat çekti. Parkinson hastalığının dünya çapında en yaygın ikinci nörodejeneratif hastalık olduğunu, her iki cinsi etkilese de erkeklerde daha yaygın görüldüğünü ifade eden Yetener, şu bilgileri verdi
‘Hastalık tipik olarak 50 yaşından sonra gelişir ve 65 yaşından büyük nüfusun yüzde 2’sini etkileyebilir. Nadir görülen bir hastalıktı, ancak iki yüzyıldan daha kısa bir sürede yaygın hale geldi. Dünya genelinde 6.2 milyon parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Nedeni net bilinmediği için hastalığın gelişimini etkileyen ilgili risk faktörlerinin belirlenmesi zorlaşıyor. Yaş, hastalığın gelişimi açısından bilinen bir risk faktörü ve 80 yaş civarında zirveye ulaşır. Tarım ilaçları, önceden kafa travması geçirme, -bloker (kalp ile ilgili ilaç) kullanımı, kırsal yaşam, tarımsal meslek ve kuyu suyu içme gibi çevre ile alakalı risk faktörleri, hastalığın gelişimi ile ilişkili bulunmaktadır. Ayrıca parkinson ile ilişkili semptomlara neden olan en az 23 genetik lokasyon tespit edilmiştir.’
Düşme ve sakatlık nedenleri
Uzm. Dr. Yetener, parkinson hastalığında düşme ve sakatlıklara yürüyüş bozuklukları ve postüral dengesizliğin neden olduğunu söyledi. Postüral kontrolde önemli bir rol oynayan bilişin de yürüme, postür değerlendirme ve tedavisine etki edebileceğini kaydeden Yetener, düşme riski yüksek olan hastaların mümkün olduğu kadar erken rehabilitasyona sevk edilmesi gerektiğini kaydetti. Parkinson hastalığında antiparkinson ilaçlar ve cerrahinin yürüyüş ve postürü iyileştirmediğini, bu nedenle bu öneride bulunduğunu belirten Yetener, ‘Parkinson teşhisi konan her birey, düzenli olarak egzersiz yapmaya teşvik edilmeli’ dedi.
Nörodejeneratif hastalıklarla ilgili hayvan çalışmalarında fiziksel egzersizin enflamasyon oluşturan faktörleri azalttığının ortaya çıkarıldığını kaydeden Yetener, sözlerini şöyle sürdürdü
‘Diz kas kuvveti, parkinson hastalarında düşme korkusu düzeyinin önemli ve bağımsız belirleyicisidir. Dengenin, yürüme stabilitesinin ve diz kas kuvvetinin iyileştirilmesi, parkinsonda denge güvenini arttırmada çok önemli olabilir’ dedi.
‘Yürüyüş donması görülebilir’
Yürüyüşün donmasının hastalarda sık görülen bir yürüyüş bozukluğu olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Yetener, ‘Donma tipik olarak birkaç saniye sürer, hasta motor bloğunu aşmak ve ilerlemek için ortak bir çaba göstermesine rağmen ayaklarının yere yapışık olduğunu hisseder ve bu da onun yerinde kalmasına neden olur. Zihinsel şartların da yürüyüş donmasında önemli bir rol oynadığını gösteren kanıtlar mevcuttur. Stres, kaygı, depresyon ve bilişsel olarak zorlayıcı durumlar yürüyüş donması ile ilişkilidir. Günümüzde parkinson hastalarında motor disfonksiyonunu (görev bozukluğu) iyileştirdiği gösterilen ‘zihin-vücut egzersiz terapileri’dir. Aerobik egzersizler, direnç eğitimi, denge ve yürüyüş eğitimleriyle motor hastalığın şiddetinin azaltıp hastanın yaşam kalitesinin artırılması amaçlanır. Öte yandan her bireyde hastalık seviyesi ve buna yönelik ihtiyaçlar farklı olduğu için bireye yönelik eğitimler esastır. Fizyoterapi hizmetleri de bütünleşik bakım yaklaşımı içinde fizyoterapistleri, nörologları, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimlerini, hemşireleri, sosyal hizmet uzmanlarını, konuşma terapistlerini, mesleki terapistleri içerebilen ancak bunlarla sınırlı olmayan çeşitli profesyonellerce sunulmalıdır. Fizyoterapi egzersizlerine ek olarak evde ve toplumsal temelli olarak yapılacak dans (tango), Qhi Gong, Thai chi, yoga egzersizleri de denge, bilişsel performans, düşme korkusunu aşma, kaygı ve depresyonu giderme gibi ek yararlar sağlamaktadır’ ifadelerini kullandı.