Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanında Avusturya Kalkınma Ajansı katkısı, Avusturyalı ve Türk proje ortakları ve sektör bileşenleriyle birlikte bir eğitim alt yapı projesi başlatıyor.
Proje ile ülkemizde 10 yılda 10 kat artış gösteren ve binlerce kişiye istihdam oluşturan rüzgar enerjisi santrallerinin, servis ve bakım hizmetlerinde çalışacak personelin kalifikasyonunun yükseltilmesi amacıyla bir eğitim merkezi hayata geçirilecek.
Yaşar Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Başkanı Dr. Emrah Bıyık, ülkemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi alt yapısının ilk olarak 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu olduğunu hatırlattı. Bıyık, “2011-2020 dönemi için Avrupa Birliği (AB) uyumu kapsamında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Eylem Planı ile de çevre dostu enerji kaynaklarına yönelim hedefleri belirlendi. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde de rüzgar öne çıkan üretim kaynağı olarak görülebilir. Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlasına göre, Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli, 48 bin MW olarak belirlenmiş durumda. 2020 yılı eylül ayı sonu itibarıyla ülkemiz tüm enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 93 bin 207 MW’a ulaştı. Ülkemiz kurulu gücünün kaynaklara göre dağılımına baktığımızda ise yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralleri (hidrolik enerji, güneş, rüzgâr, jeotermal) 45 bin 743 MW, termik kaynaklı elektrik üretim santralleri (doğal gaz, kömür, diğer kaynaklar) 47 bin 464 olduğu görülmektedir. Toplam kurulu gücün yüzde 49’unu oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralleri içerisinde, rüzgar enerjisine dayalı üretimin payı ise Eylül 2020 verilerine göre, toplam güce oranı yüzde 8,66 ile 8 bin 77 MW olduğu görülmekte” dedi.
10 yılda 10 kat arttı
Ülkemizin rüzgar kapasitesinin türbin teknolojilerindeki aralıksız gelişmeler nedeniyle arttığına dikkat çeken Dr. Emrah Bıyık, “Hazırlanan eylem planları doğrultusunda, ülkemizde kurulu gücü her geçen gün artan ve 10 yılda 10 kat artış gösteren rüzgar enerjisinde Türkiye’nin 2030 yılında 25 bin MW’a ulaşacağı öngörülüyor. Üretim kaynaklarının servis, bakım hizmetlerinin sağlanmasına bağlı olarak nitelikli personel ihtiyacı da artmakta. Türkiye’de rüzgar enerjisi binlerce kişiye istihdam sağlıyor. Yatırımlar arttıkça bu alandaki insan kaynağı ihtiyacı da aynı ölçüde artmaya devam edecek” diyerek sektördeki kalifiye ve yetişmiş eleman ihtiyacının da artacağına dikkat çekti.
Emrah Bıyık, bu kapsamda, dünyada gelişen teknolojiler de dikkate alınarak, rüzgar enerjisi santrallarında servis ve bakım hizmetlerinde çalışacak personelin kalifikasyonunun yükseltilmesi ihtiyacının giderilmesi amacıyla Avusturya Kalkınma Ajansı katkısıyla bir eğitim alt yapı projesinin Yaşar Üniversitesi, Avusturyalı ve Türk proje ortakları ile sektör bileşenleriyle birlikte başlatılacağını söyledi. Dr. Bıyık, dünyanın en etkili bilim insanları listesinde yer alan Yaşar Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı’nın da eğitmen kadrosunda yer alacağını ifade etti.
Tek bir eğitim kurumundan sunulan ve rüzgar enerjisinin tüm alanlarını kapsayan mesleki veya ilave eğitimin Türkiye’de bulunmadığına dikkat çeken Dr. Emrah Bıyık, “Türkiye’de Yaşar Üniversitesi ile iş birliği ile hayata geçirilmesi planlanan yeterlilik merkezi projesi, RES bakımı uzman çalışanları ile ilgili eksikliği giderme açısından esaslı ve sürdürülebilir bir katkı sağlayacak. Bu proje ile rüzgar enerjisi alanında mesleki yeterlilik kazandıran bir yeterlilik merkezi yaratılması planlanmakta. Bu, Türkiye için uzun vadede ekonomik ve bir sosyal katma değer, yerli iş piyasası durumunun iyileşmesi demektir. Bu projenin karakteristik özelliği, ilerleyen zamanda uzman çalışanlara aşırı derecede ihtiyaç duyulacak bir alanda boşluğu kapatmasıdır. Çalışanların uluslararası standartlara göre daha yüksek vasıflandırılmaları, Türkiye ekonomisine hem yerli hem de küresel piyasada katma değer kazandıracaktır” dedi.
İzmir hem öncü hem de konum olarak avantajlı
Lisanslı rüzgar enerjisi santrallerinin illere göre dağılımına bakıldığında, toplam kurulu güç bakımından ilk sırada yer alan İzmir’in, üretim sektörünün yanında bakım, onarım, servis hizmetlerinde de öncülük edebileceğini kaydetti. Kentin, birkaç saatlik mesafe ile Türkiye’deki rüzgar enerjisi kurulu gücünün yarısından fazlasına hizmet verebilecek bir konuma sahip olduğunu da hatırlatan Emrah Bıyık, “İzmir ve çevresindeki Balıkesir, Çanakkale ve Manisa gibi illeri dikkate aldığımızda Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesinin büyük bir kısmının bu bölgede yer aldığını görüyoruz. İzmir ve çevresi bu anlamda ülkemize öncülük ediyor” diye konuştu. İHA
Proje ile ülkemizde 10 yılda 10 kat artış gösteren ve binlerce kişiye istihdam oluşturan rüzgar enerjisi santrallerinin, servis ve bakım hizmetlerinde çalışacak personelin kalifikasyonunun yükseltilmesi amacıyla bir eğitim merkezi hayata geçirilecek.
Yaşar Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Başkanı Dr. Emrah Bıyık, ülkemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi alt yapısının ilk olarak 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu olduğunu hatırlattı. Bıyık, “2011-2020 dönemi için Avrupa Birliği (AB) uyumu kapsamında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Eylem Planı ile de çevre dostu enerji kaynaklarına yönelim hedefleri belirlendi. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde de rüzgar öne çıkan üretim kaynağı olarak görülebilir. Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlasına göre, Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli, 48 bin MW olarak belirlenmiş durumda. 2020 yılı eylül ayı sonu itibarıyla ülkemiz tüm enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 93 bin 207 MW’a ulaştı. Ülkemiz kurulu gücünün kaynaklara göre dağılımına baktığımızda ise yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralleri (hidrolik enerji, güneş, rüzgâr, jeotermal) 45 bin 743 MW, termik kaynaklı elektrik üretim santralleri (doğal gaz, kömür, diğer kaynaklar) 47 bin 464 olduğu görülmektedir. Toplam kurulu gücün yüzde 49’unu oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim santralleri içerisinde, rüzgar enerjisine dayalı üretimin payı ise Eylül 2020 verilerine göre, toplam güce oranı yüzde 8,66 ile 8 bin 77 MW olduğu görülmekte” dedi.
10 yılda 10 kat arttı
Ülkemizin rüzgar kapasitesinin türbin teknolojilerindeki aralıksız gelişmeler nedeniyle arttığına dikkat çeken Dr. Emrah Bıyık, “Hazırlanan eylem planları doğrultusunda, ülkemizde kurulu gücü her geçen gün artan ve 10 yılda 10 kat artış gösteren rüzgar enerjisinde Türkiye’nin 2030 yılında 25 bin MW’a ulaşacağı öngörülüyor. Üretim kaynaklarının servis, bakım hizmetlerinin sağlanmasına bağlı olarak nitelikli personel ihtiyacı da artmakta. Türkiye’de rüzgar enerjisi binlerce kişiye istihdam sağlıyor. Yatırımlar arttıkça bu alandaki insan kaynağı ihtiyacı da aynı ölçüde artmaya devam edecek” diyerek sektördeki kalifiye ve yetişmiş eleman ihtiyacının da artacağına dikkat çekti.
Emrah Bıyık, bu kapsamda, dünyada gelişen teknolojiler de dikkate alınarak, rüzgar enerjisi santrallarında servis ve bakım hizmetlerinde çalışacak personelin kalifikasyonunun yükseltilmesi ihtiyacının giderilmesi amacıyla Avusturya Kalkınma Ajansı katkısıyla bir eğitim alt yapı projesinin Yaşar Üniversitesi, Avusturyalı ve Türk proje ortakları ile sektör bileşenleriyle birlikte başlatılacağını söyledi. Dr. Bıyık, dünyanın en etkili bilim insanları listesinde yer alan Yaşar Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı’nın da eğitmen kadrosunda yer alacağını ifade etti.
Tek bir eğitim kurumundan sunulan ve rüzgar enerjisinin tüm alanlarını kapsayan mesleki veya ilave eğitimin Türkiye’de bulunmadığına dikkat çeken Dr. Emrah Bıyık, “Türkiye’de Yaşar Üniversitesi ile iş birliği ile hayata geçirilmesi planlanan yeterlilik merkezi projesi, RES bakımı uzman çalışanları ile ilgili eksikliği giderme açısından esaslı ve sürdürülebilir bir katkı sağlayacak. Bu proje ile rüzgar enerjisi alanında mesleki yeterlilik kazandıran bir yeterlilik merkezi yaratılması planlanmakta. Bu, Türkiye için uzun vadede ekonomik ve bir sosyal katma değer, yerli iş piyasası durumunun iyileşmesi demektir. Bu projenin karakteristik özelliği, ilerleyen zamanda uzman çalışanlara aşırı derecede ihtiyaç duyulacak bir alanda boşluğu kapatmasıdır. Çalışanların uluslararası standartlara göre daha yüksek vasıflandırılmaları, Türkiye ekonomisine hem yerli hem de küresel piyasada katma değer kazandıracaktır” dedi.
İzmir hem öncü hem de konum olarak avantajlı
Lisanslı rüzgar enerjisi santrallerinin illere göre dağılımına bakıldığında, toplam kurulu güç bakımından ilk sırada yer alan İzmir’in, üretim sektörünün yanında bakım, onarım, servis hizmetlerinde de öncülük edebileceğini kaydetti. Kentin, birkaç saatlik mesafe ile Türkiye’deki rüzgar enerjisi kurulu gücünün yarısından fazlasına hizmet verebilecek bir konuma sahip olduğunu da hatırlatan Emrah Bıyık, “İzmir ve çevresindeki Balıkesir, Çanakkale ve Manisa gibi illeri dikkate aldığımızda Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesinin büyük bir kısmının bu bölgede yer aldığını görüyoruz. İzmir ve çevresi bu anlamda ülkemize öncülük ediyor” diye konuştu. İHA