Avşa Adası’nda yaşayan elektrik ustası Sabahattin Parlar’ın hayatı Oyuncakçı-Saklı Yadigarlar ismiyle film oldu. Yönetmen Yağmur Kartal’ın çektiği film, festivallerden 5 ödül aldı.

Balıkesir Avşa Adası’nda geniş bir kesim tarafından tanınan ve sevilen elektrik ustası Sabahattin Parlar’ın hayat hikayesi belgesel filme konu oldu. Avşa Adası sakinlerinden yönetmen Yağmur Kartal’a ilham olan 90 yaşındaki Parlar’ın hayatı, Oyuncakçı- Saklı Yadigarlar ismiyle film oldu. Gençlik yıllarından itibaren elektrik tellerinden oyuncak figürler tasarlayan Parlar’ın bu uğraşı, filmin bel kemiğini oluşturuyor. Parlar’ın figürleri, filmde yönetmen Kartal’ın stop-motion tekniğini kullanmasıyla canlanıyor ve izleyiciyi Parlar’ın gençlik yıllarına götürüyor.  Belgesel, Türkiye’de oyuncak tarihinin anlatıldığı ilk stop-motion orta metrajlı film olma özelliği taşıyor. Oyuncaklardan bahseden film, Türkiye’nin oyuncak geçmişine de ışık tutuyor.

15 ADAYLIK, 5 ÖDÜL

Şimdiye kadar 15 festivalde finale kalan film, 5 festivalden ödülle döndü.  Best Istanbul Film Festival, 5. Türk Dünyası Belgesel Film Festivali ve 6. Uluslararası Sakarya Film Festivali’nde birincilik, Antakya 8. Uluslararası Film Festivali ve 2. Erzincan Uluslararası Film Festivali’nde ise Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.

7 BİN FOTOĞRAF KARESİ KULLANILDI

Filmde yaklaşık 7 bin fotoğraf karesi kullanılırken bütün animasyonlar yönetmen Kartal tarafından tasarlandı.  2016 yılında çekimlerine başlanan filmin tamamlanması 5 yılda gerçekleşti. Filmin müzikleri 1 yıllık hummalı bir çalışmanın ardından tamamlandı. Çocukluk günlerine götüren ezgileriyle dikkat çeken filmin müziklerini ise Aykut Kırşan ve Egecan İnce birlikte tasarladı. Filmde Oyuncak Müzesi sahibi, şair Sunay Akın ve tiyatro yönetmeni oyuncu Hakan Altıner de yer alıyor.

MARMARA ADALAR BELEDİYESİ DESTEKLERİYLE

Latrak Film’in öncülüğünde ve Karakuş Film’in destekleriyle çekilen filme Marmara Adalar Belediyesi, Anı Motel ve Fikir Tasarım Atölyesi sponsor oldu. Çekimlerin önemli bir kısmı Hasan Tahsin Arslan’ın destekleriyle Anı Motel’de gerçekleşti. Film çekimleri sırasında Avşa Adası halkı film ekibine yoğun ilgisini ve desteğini esirmedi. Filmi benimseyen ada sakinleri, adeta film ekibinin bir parçası oldu. Avşa Adası’nın renkli atmosferi aynı zamanda filmin ambiyansına katkı sağladı.

KÜLTÜREL MİRASI YANSITIYOR

1930’ların sonlarında doğan ve bugün 90 yaşında olan Sabahattin Parlar’ın hayat hikayesi yönetmen Yağmur Kartal’ın yarattığı büyülü evrende izleyiciyi bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. 1930’lardan 1980’lere kadar İstanbul sokaklarında karşılaşabileceğiniz sokak fotoğrafçıları, macuncular, gazete dağıtıcıları, şerbetçiler, bekçiler, ayakkabı boyacıları tasarlayan Parlar’ın figürleri, filmde stop-motion ve animasyon olarak sunuluyor. Yoğun olarak Osmanlı figürleri ve Cumhuriyet döneminin ilk insanlarını figürlerine taşıyan Parlar’ın hikayesi, geçmişten günümüze kültürel mirası yansıtması açısından büyük önem taşıyor.

ADA HALKININ BÜYÜK İLGİSİ VE SEVGİSİYLE

Ada halkının yoğun ilgisi sayesinde eğlenceli bir set geçirdiklerini anlatan yönetmen Yağmur Kartal, “Filmin ada sahnelerini 2016 yaz sonuna doğru çektiğimiz için, adanın yazlıkçılarıyla cıvıl cıvıl olduğu bir zamanda oldukça eğlenceli bir set yaşadık.  Sabahleyin Anı Motel’den kameramızla birlikte yola koyulduğumuzda ada halkının ekibe olan merakla karışık sevgi dolu ilgisi bizde unutulmaz bir mutluluk yarattı. Film çekilirken yerli halk büyük ilgi gösterdi. Ada halkı tarafından Sabahattin amca olarak bilinen Sabahattin Parlar, adanın nadide değerlerinden biri olmakla beraber dostane, babacan karakteriyle herkesin sevgilisidir” dedi.

YALNIZCA ELEKTRİK USTASI DEĞİL, BİR SANATÇI

Sabahattin Parlar’ın kendisini sanatçı ruhlu, yetenekli bir insan olarak konumlandırdığını söyleyen Kartal, filmi belgesel olarak çekmesinin nedenini ise şöyle açıklıyor: “Filmi belgesel olarak çekmeyi tercih ettim çünkü Sabahattin Parlar’ın kendisini anlatması önemliydi. Sabahattin Parlar benim gözümde yalnızca bir elektrik ustası değil, aynı zamanda sanatçı ruhunu kaybetmemiş güzide bir insan.  Aslında benim orada açık açık mesele ettiğim bir şey vardı: ‘ Bu kişiyi neden kimse tanımıyor? Neden kıyıda köşede kalmış?’ Ben onun kendisini anlatmasını istedim. Onun, o mütevazı yapısından çıkarak kendisini sanatkarlıkla, zanaatkarlık arasında sıkışıp kalmışlığını dile getirmesini ve yaşadığı dönemin şartlarında bu uğraşının neden bir kenara savrulduğunu kendisinin anlatmasını istedim.”