Hatay’da kendi malzeme ve imkanlarıyla üç günde 30 kişiyi kurtaran CHP Altıeylül Belediye Meclis Üyesi Aytuğ Yarmaz, gösterdiği özveriyle depremin görünmez kahramanlarından biri oldu.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 10 ili etkileyen iki büyük depremin meydana gelmesinden saatler sonra kendi imkân ve ekipmanlarıyla arama-kurtarma faaliyetleri için Hatay’a giden CHP Altıeylül Belediye Meclis Üyesi Aytuğ Yarmaz, üç günlük saha çalışmaları ve depremin ilk günlerindeki izlenimlerini SEMBOL Medya’ya anlattı.

30 KİŞİYİ ENKAZ ALTINDAN ÇIKARDI

Depremden 24 saat sonra Hatay’a ulaşan ve üç günlük süreçte 30’a yakın kişinin enkaz altında kurtarılmasına katkı sağlayan Aytuğ Yarmaz, 1999 yılındaki Düzce depreminin ardından Hatay’da da arama-kurtarma faaliyetiyle afetzedelere yardım eli uzattı. Yarmaz, depremin meydana geldiği 7 Şubat’tan deprem bölgesinde zor şartlarda gerçekleştirilen üç günlük arama-kurtarma faaliyetlerine kadar süreci Ümit Ulus’a anlattı.

“DÜZCE DEPREMİNDEN KALMA JENERATÖRÜ DEPREM BÖLGESİNE GÖTÜRDÜM”

Deprem bölgesine gitmeye nasıl karar verdin?

 “ Sabah 09.00 civarında depremden haberdar oldum. Depremin ne kadar yıkıcı olduğu ilerleyen saatlerde belli oldu, bu süreçte deprem bölgesine gidip-gitmeme konusunda kararsız kaldım.  Sonrasında depremin yıkıcılığını görünce ivedilikle deprem bölgesine gitme kararı aldım. Önce AFAD’a gittim, biz bu işi biliyoruz deprem bölgesine gitmek istiyoruz nereye gidelim dedik. Onlar bize Hatay’a gidin dedi. Sonradan öğreniyoruz Balıkesir, Osmaniye’ye verilmiş. Kendimize ait bir jeneratörümüz vardı. O jeneratöründe ilginç bir hikayesi vardı, onu bize 1999 yılındaki Düzce depreminde vermişlerdi. Orada kullanmıştık. 24 yıl sonra o jeneratörü Hatay’daki depremde kullandık.  Bizim Balıkesir Dağcılık Arama Kurtarma Derneği(BADAKUD) diye bir derneğimiz vardı. Ben dağcılıktan gelen biriyim. Sonra HEK Gıda’dan yetkililer bizden malzemeye almaya geldiler. Onlara da sordum jeneratör var mı diye. Olduğunu belirtip bir jeneratörde onlar verdi. Bizde bir hilti vardı onu aldık. Tesisatçı arkadaşlardan bir hilti daha aldık. Buradan iki araba, dört kişi yola çıktık. Jeneratörleri, hiltileri, demir kesme makaslarını, kürekleri elimize ne geçerse araba yükleyip gittik. Üç personelim de İzmir’de şantiyede çalışıyordu, onları da deprem bölgesine çağırdım. Deprem olduktan 24 saat sonra deprem bölgesine ulaştık.”

“İLK 17 YAŞINDA BİR KIZI ENKAZDAN ÇIKARTTIK, AVUKAT OLMAK İSTİYORMUŞ”

Depremin en yıkıcı olduğu şehirlerden Hatay’a ulaşınca ne yaptınız?

“Hatay’a gidince ilk olarak AFAD’a gittik. Gece gittiğimiz için bize birkaç saat bekleyin gün aydınlansın dediler. Çok gönüllü vardı ama işi bilen kişi çok azdı. Bir an önce arama-kurtarma faaliyetlerine katılmak için AFAD’tan ayrılıp Hatay Jandarma İl Komutanlığı’na gittik. Komutana bizim her ekipmanımızın olduğunu ve arama kurtarmayı bildiğimizi onlardan hiçbir şey istemediğimizi söyledik. Hemen bizi bir çadıra davet etti.  Orada arama-kurtarma için gelen iki kız vardı bizi onlara verdiler. Hatay İl Jandarma Komutanlığı’ndan çıkıp bizi Cumhuriyet Mahallesi’ne götürdüler. Orada çok büyük bir bina vardı. Dinleme yapmaya başladık, her yerden sesler geliyordu. Biz çok eğitim aldık ancak AFAD’tan almadık. Belki bizi geri hizmette kullanırlar bir can bir candır diyerek oraya gittik. Gittiğimizde hiç kimse yoktu.  Arama-kurtarma adına hiçbir çalışma yapılmıyordu. O sırada bizim yanımıza Akkuyu Nükleer Santrali’nden inşaat işçilerini göndermişler. Ellerinde baret ve eldiven vardı. Biz hemen çalışmaya başlayıp 17 yaşında bir kızı çıkarttık. Avukat olmak istiyormuş, Hemen onun yanında iki kız çocuğu ve annesini çıkarttık. Sonra oralarda arama-kurtarma çalışması yapmaya. En acısı sesler duyuluyor ama müdahale edebileceğimiz yer kısıtlıydı. Bazı binaların yanında geçilemeyecek haldeydi. Akkuyu Nükleer Santral çalışanlarıyla birlikte enkazlara girdik. Bizim kendi arabamız doblo markaydı, orada servis aracı gibi oldu. Bir tane jeneratörü indiriyoruz, başka bir enkaza gidiyoruz. Hemen o ilk günde 4-5 saat içerisinde hemen 10 kişiyi çıkarttık. Sonra ses dinlediğimiz yerlere gitmeye başladık. Halk enkazdan insan nasıl çıkartılır bilmediği için biz orada koordinatör gibi olduk. En büyük problemlerden birisi enkazların yıkılma riski o esnada artçı sarsıntılarda oluyor. Bir market gördük, kapısı acıktı ve hiç kimse içine girmiyordu.  Bu tarz depremlerde önce halk kendi imkanlarıyla çıkarabilecekleri çıkarıyor.

“AYAKKABISI TOZLANMAMIŞ KİŞİLER GELİNCE GERİ DÖNDÜK”

Bir amca çağırdı beni oğlum nasıl kazılıyor dedi. Onlara doğru kazı yöntemini gösterip, önlerine bir şey çıkarsa çekmemelerini söyledim. Çünkü o inşaatlarda bir çekyatın dört katı taşıdığını, bir komidinin iki katı taşıdığını biliyorum. Bu gibi destekleri çektiğinizde bir bina yıkalabilir. Çıkardığımız kişileri kenara koyduk ambulans yoktu. Ben oradaki ilk ambulansı iki gün sonra gördüm. Enkazdan çıkarttığımız kişiler enkazın olduğu yerden ayrılmadılar. Üç gün kaldık. Dönmemizin sebebi de bir jeneratörümüz bozuldu, bir hiltimiz orada kayboldu. Mutlaka o hilti bir işe yarıyordur orada. Üçüncü gün televizyonda gördüğümüz ayakkabıları tozlanmamış kişiler gelince bizde onlara devrettik. Çokta yorulmuştuk. 12 saat hiç uyumadan gitmiştik öbür günde gecesine kadar çalıştık. Arabada yattık. Depremin ilk 24 saatinin ardından yardım malzemeleri dağıtılmaya başlandı. Biz Balıkesir’den giderken yiyecek bir şeyler almıştık.  Ekmek sıkıntısı vardı bir ara. Sonra ekmekte ulaştı. Dağcılıktan kala ocaklarımız vardı, çay yaptık. Hazır makarnalar vardı onlardan tükettik.  Arabanın içerisinde uyku tulumuyla yattık. Aracı çalıştıramıyorduk çünkü mazot sıkıntısı vardı. Gelirken bile bize 200 liralık, 500 liralık mazot verdiler. İletişim sıkıntısı vardı. İnsanlar bizi arıyordu biz onları duyuyorduk ancak onlar bizi duymuyordu. Biz deprem bölgesine gittiğimizi sosyal medyada da paylaşmayacaktık ama bizim orada olduğumuzu bilmeden iş için arayanlarda vardı. Onlar içinde sosyal medya paylaşımı yaptık. Bizim çalıştığımız Cumhuriyet Mahallesi’ne ekipler üçüncü geldi. Profesyonel ekipler en son geldi zaten o ekiplere daha zor işleri vermek gerekiyor. Bizim hiltilerle çalışıldı. Bir arkadaşımız jeneratörün, hiltinin başındaydı. Yanlış anlaşılmasın bu o malzemelerin çalınmasından çekindiğimiz için değildi. Herkesin ekipmana ihtiyacı vardı ve herkesin işi 10 dakikaydı. İnsanlar can havliyle abi gel bir 10 dakika hiltiyi çalıştıralım diyor. Bizim jeneratörü kurmamız zaten saatler alıyor. İlk gün mesela 5 saat sürecek bir enkaza girmedik. Hep böyle iki saatlik, bir saatlik enkazlara girdik. El hiltisiyle bile insan kurtardık. Mesela bir kadının sadece eli enkaz altındaydı ama çıkartamıyorlardı, el hiltisiyle onu kırdık ve kadını çıkardık.”

“TATBİKATLA DEPREM SAHASI ÇOK FARKLI”

Gece yürüyeyim, ateş bulayım dedim. Antalya Orman’dan ve Akkuyu’dan gelen arkadaşlarla karşılaştık. Bir binadan bana canlı olduğunu söylediler. Dinlenme arasında bile iki kişiyi bile kurtardık.  Bir amca vardı hemen çıkartırız dedik belden aşağı dışarıdaydı. Kestik, kazdık ama ayağı sıkıştığı için amcayı çıkartamadık. Bir özel hareket polisi vardı onu çıkarmakta çok zorlandık. Kamyon kirikosu bulduk. Aslında şişen yastıklar var ondan bulsaydık. Biz inisiyatif aldık.  Çıkarttık onları. Deprem arama kurtarmanın tatbikatı maalesef depremde oluyor. Biz çok yıkık evlerde tatbikat yaptık ancak deprem sahası bambaşka bir şey. Bir eşya çekersiniz enkaz çökebilir bunun vebali var. Kaş yapayım derken göz çıkartmayalım.  Bize soruyorlar kaç kişi çıkarttınız, biz 30 diyoruz ama bizim dokunduğumuz 50-60 kişi var.

NE FOTOĞRAF ÇEKTİK, NE ALKIŞ ATTIK SADECE İNSAN ÇIKARDIK

Herkesi bırakın ama o madencileri uçakla getirin. Madenciler işi biliyor, tahkimat yapmasını biliyorlar. Madenciler en son çalıştığımız yere girmek istemediler. O binaların çevresinde birçok kişi çıkarttık ama oraya girmek istemediler. Ancak o binanın altındaki çocuğun sesini duyuyorum, çocuğun ismi Muhammet, konuşuyoruz. Orada telefon direklerini yıktık, orada ahşap kesicilerden bulduk,  tahkimat yaptık.  Tahkimat yaptırdık ve bir kişi çıkarttık.  Biz üç gün boyunca çalıştık video, fotoğraf çekemedik. Alkış yoktu. Biz orada mahallelilerle birlikteydik.  Bizi kurtarma yapmamız için bir yere çağırıyorlar, gidiyoruz ses yok. İnsanlar o kadar çaresiz ki enkazın altından ses duymak istiyorlar. Öyle acı bir durumdu ki tercih yapmak zorunda kalıyorsun, ses duyduğu yerde çalışma yapıyorsun. Konuşuyorsun cevap veriyor sana. Daha donanımlı ekip gelince bizde bıraktık. Buradan giderken Altıeylül Belediyesi’nden çadır aldık, polar atkı aldık. İhtiyaç sahiplerine verdik. Enkazın içi sıcak. Enkaz olduğu için bu kadar insan hala canlı çıkabiliyor. Hatay’da gündüzleri hava günlük-güneşlikti. Düzce’de öyle değildi.

KİMSE BİRBİRİNİ TANIMADAN ÇALIŞTI

Muhammet’i çıkardık, ona takıldım, dün akşam biraz buralarda gezdik senin durumun iyi olduğunu bildiğimiz için 40.50. saatte çıkarttık seni dedim. Olsun abi ben bekliyordum zaten sizi dedi. Böyle espriye vurmaya çalıştık.  Sahada kimse birbirinin ismini, işini, milliyetini bilmeden omuz omuza çalıştı. Bir çocuğun üzerinde Adana Demirspor forması vardı, onun adı Adana Demirspor kaldı. Akkuyu Nükleer Santrali işçilerine Akkuyucular diyorduk. Bazen çalışma yaptığımız yerleri karıştırdık.

BELEDİYELERE VE ODALARA MALZEME İÇİN TEKLİFTE BULUNACAĞIM

Deprem bölgesinden gelince ilk iki gün uyumakta zorlandım. Sanki yattığım yatak sallanıyor, deprem oluyormuş gibi geldi. Birde orada gördüğümüz manzaralar acılar bizi çok etkiledi. Deprem ülkemizin gerçeği ve biz bu depreme hem binalar hem de yetişmiş insan gücüyle hazır olmamız lazım. Bir depremde ilk 24 saat enkazdan kurtarma yapmak için çok önemli. Bugünlerde herkes İstanbul depremini konuşuyor. Onun için arama kurtarma konusunda bilgili ekipleri ve ekipmanları geliştirmemiz lazım. Ben, belediyelere ve odalara arama kurtarma ekipmanları için bir depo kurmamız yönünde teklifte bulunacağım. Ben sadece iki jeneratör ve 2 hiltiyle onlarca kişi çıkardım. Eğer elimizde daha fazla imkan olsaydı bu sayı artardı. AFAD’ın dışında belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının da böyle bir deposu olursa daha çok işimize yarar. Bunun yanı sıra deprem bölgesinde şahit olduğumuz tek gerçek insanları depremin değil binaların öldürdüğü. Bu konuda da yapılması ne gerekiyorsa yapılmalı”